3 Aralık 2012 Pazartesi

Şuursuzluğumun ortasında
alışkanlıklardan uzakta
başkası kadar kendine de yabancı
bilmezlik halinde
kendine güvenmek.
Ne saçma
ne saçmasın...
I'm a party girl.
Alış .
kanıtlar
kanıtlar
gerçeklenmek için
ve ne kadar yalancı
ne kadar yabancı
değişkenliğin yabancılığında kendini inandırmak
çok zor
çok zor
yaşam bu
bu senin yaşamın
inandığın kadar
kanıtladığın kadar
fuck them all

20 Kasım 2012 Salı

Sandıklarımız kadar bildiklerimiz de acıtıyordu canımızı.
Yalnızlığımızda aklımızdaki şeytanlarla savaşlar verdik.
Zaferleri olmayan savaşlar...

29 Ekim 2012 Pazartesi

düzenli olarak vuruyorum. ben yatıyorum...
düzenli olarak.
çok düzenliyimdir.
her şey
evet her şey
olması gerektiği gibi
var olan biraz var
yok olan hiç yok mu
We are the people
yani
bok mu
bok
kırmızı
iyi mi
kötü
değerlendirme
değerlendirme belki
yargılama
yargılama
fikir
yok
yaşam
öyle
olduğu gibi mi
fish
doesnt think
düşün
sen düşün
bok
var
bok var
Öyle ki
öyle
Ölesiye
acı
her daim mutsuzluk
varlığıma icap ediyor
öylesi
daha güzel
ağrı
kalp ağrısı
kalpse eğer o içerdeki
ağrıyor
iyi ki
Yaşam her haliyle...
Ve nasıl da gerçek
hem de
bu kadar gerçek değilken.
Elimde kalem hayal ettim kendimi.
Beden zihinden bu kadar uzaktayken.
Özgürlük, kavramsallığından bu kadar fazla.
Kimileri yapar kimileri bakar.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Sen bırak o elindekini.
ruh bedenden çok daha fazla.
yokken bile varsın
varken yok olmayı istemek neden
Hayal...
Gözlerimizdeki ışık...
Hiç biter mi
O aşk hiç biter mi
dedim ki kırmızıyım
Ateşler yanıyor içimde.
O yaseminin kokusunda
o yaprağın dokusunda
ateşler yanıyor içimde
ateşler gibi yanıyorum ben
aşkla
aşka

11 Ekim 2012 Perşembe

az önce camdan atlamayı düşündüm.
İntihar olsun diye değil, uçmak olsun diye.
Büyük ağacın yapraklarıyla süzülmek olsun diye.

Esirliklerimden bunaldım.
Livingston...
Living stone...

8 Ekim 2012 Pazartesi

hiç gücüm yok.
hiç yok.
öylesine yatmak istiyorum.
havalara bakmak...
uyumlanmak büyük problem yaşama.
Soru yanlış soru
Neden?

2

Buraya kadar şuursuzca geldim ben.
Nereye kadar?
Anlardan ibaret yaşamım, arkamı döndüğümde unuttuğum...
Şehirlerden geçtim, insanlardan...
Hayallerimi tamamlayamayacak kadar unutkan
gerçekleştiremeyecek kadar tembeldim.
Hoş gerçekleştirilecek hayaller de kurmadım pek.
Evren sınırsız
yaşam uçsuz bucaksızdı.
Nereye kadar?
Gerçek nedir dedim
işte bu dedi.
Bu kadar basitti.
Basitlik çoktan kısırlaşmıştı.
Yapraklarına baktım her şeyleri kabul eden ağacın.
Kıskandım onu.
Bilmemek bilmekten yeğdi.
Kabul ancak bilmeyince gelecekti.
Ve ben yine kaybettim.
Kazanmak için satmam gereken ruh
uzaklarda, yapraklarla uçuşuyordu.
Kendi cümlelerimde boğuluyorum.
Yaşamak için mecburiyetler.
Denge.
Mecbur olduklarımdan kurtulma heyecanındayım.
Ama çıkar yol düşünmeden çukurdan çıkılmıyor.
Olasılıklar sınırsız belki ama olasılıksızlık gayet net.
Darlandım anne anlasana.
Üstüme üstüme geldim.
Midem öylesine bulandı
öylesine öfkelendim ki.
Hayallerim de yok
yok oldu geleceğim.
Gelmeyiversin.
Tükendim.
insanlar başarılara imza atarken ben önümdeki birayı yudumluyordum.
Binbir sohbet
akılları ileri götüren
çözülecek yeni problemler getiren
yeni çözümler
Onların hiçbiri sayılmadı.
Kimse fikrime yaşam ödemedi.
Şimdi de emeğime saygı duymuyor.
Onu ne yapalım anne.
Gücü elinde bulunduranlar yüzüme çamurlar sürerken
Ben o güçten o kadar uzakken
Hayranlık uyandıracak pislikte bir yaşam.
Sorun onlarda değil
sorun benim büyük, bir aptallıkla kabul edemememde.

3 Ekim 2012 Çarşamba

1

Kötülük, saf kötülük.
Şeytan kıskanırdı insanlığı.
Böylesine kara kötülükleri, o, aklına bile getiremezdi.

Kitapların tanrıları çoktan gitmişlerdi ve ağaçlar tek başlarına, boyun eğerek savaşıyorlardı.
Çünkü onlar hala umut ediyorlardı,
öyle ya çocuklar da vardı.
Oysa onlar bunlar tarafından yetiştiriliyorlardı.
Ve çember gittikçe daralıyordu.

2 Ekim 2012 Salı

Keşke elimde olsaydı.
Ne kendimi değiştirebilirim
ne de mecbur kaldıklarımı.
Yaşamın laneti. insanoğlu.
Kendini çökerten
umarsızca
alabildiğine acımasız.

Nasıl, nasıl
anlayamıyorum
aklım mı yetmiyor
ruhum mu yoksa kalbim mi

hiçbir şey anlamıyorum ben.

yaksam, yıksam.
gitsem
vakti gelmedi mi sanki
kaçmak mı
kaçmak olsun
kovalandığım için değil yakalandığım için
tutulduğum
kendimi kendime hapsettiğim için.
Çok gerçek değil mi artık her şey.
Gitmem gerek biliyorum.
gider miyim
söylerim ben
ama belki de söylerken gidiyorum...

1 Ekim 2012 Pazartesi

yapmak zorunda olduğum konuşmalar var...
kelimeler kalbimi ellerine alıp sıkıyorlar.
nefes alamıyorum.
Özür dilerim, çok özür dilerim.
ama olmayınca olmuyor.
bir tane hayatım yok ki benim...
bir tane yüzüm var,
farklı farklı biçimlerim.
kendimi karşımdakine göre biçimlerim.
Yaşadığım hayatlar
yaşadığım insanlar
sanmayın
siz sakın sanmayın,
deneyin ve belki anlayın.
hayat öyle akıverse...

her şey aynı anda ve hiçbir zamanda gerçekleşse.
Biz hep varolsak ve hiç olmasak.

Süreklilik...

Bağlıyım ben. bağlanıyorum.
İnsana, yaprağa, taşa, kediye...

Bağlıyım ben. Bağlanıyorum.
Yaşama.


25 Eylül 2012 Salı

Ilık bir esinti bu müzik.
Rengi kadar nefesi var.
Yaşam,
Yeni bir yaşam, yeni bir dünya, yeni hayaller...
en saçmaları
uçan çilekli çukulata ağaçları...

Bak ince bir ağrı bu müzik.
başına belki hiç gelmemiş aşkın ağrısı...
savaşta kaybettiğin sevgilinin...
Bambaşka bu dünya, sen bambaşkasın...

Müziksiz yaşanmaz.
Anılarım değil düşündürdükleri,
benliklerim
başka başka yerlerde
sınırsız, kuralsız, çıplak...


21 Eylül 2012 Cuma

Gürültülü kalabalıklara kapattığım gözlerim...
Bambaşka yerlerde bambaşka acılar içindeyim.
Kendimde boğuluyorum.
Derdim hep kendimle.
Yaptıklarım
yapmadıklarım
yapamadıklarım
var.
Olmadıklarım kadar olduklarım
var.
Bildiğim kadar sandıklarım
var.

Hiçbir şey,
hiçbir şey
göründüğü gibi değil.

Dünya masal gezegenlerden çok uzak.

19 Eylül 2012 Çarşamba

geçince geçer.
samimiyetsizlik kompleksten kaynaklanıyor.
Dönüp de kendine bakamayanlar benden korkarlar.
Korku; kapanmak için öfkeyi çıkarır yüzeye.
Sıkma sen canını, bak ben bunu da biliyorum.
Dedim ya bizim zaten seninle işimiz yok, yok işimiz.

13 Eylül 2012 Perşembe

Tenimde en son sarıldığım insanın kokusu...
yalnız
müzikle
yürürken ben kendimle
köpeği seven adamdan çok uzakta
ve o kadar yakınım.
sen sandın mı ki beni
sen gerçekten
yalandan
sandın mı beni

Oysa ne kadar yokum
bak ne kadar yokum
ve o kadar var
haz

o kadar aşık oldum ki
artık hiç yok

music non stop when I close my eyes
sen bana yetişemezsin
ben toplayamayacağın kadar dağınık
and I like it.

1 Eylül 2012 Cumartesi

Her şey birbirinin kopyası
ve bütün sıyrılmalar bile...

Yanılsama
yansımam

Basitlik ütopya.
Çirkinleştik el birliğiyle.

Akıl
Yalan

Bir tek yüzüm var evet.
Ama binlerce form...
Her insanda başka bir oluşum.

Hiçbir zaman emin olamamak ne demek biliyor musun sen?
Elimden gelmeyen her bir şeye ağızlarca küfürler ediyorum.

İnanmadığım tanrıların dilek ağaçlarında...

Paramparça
Her yer
her şey paramparça
Değişmiyor.
Değiştiremiyoruz.

Bütün bildiklerim bilmediklerimin içinde boğuluyor.
canım yanıyor
lanet olasıca canım yanıyor
ama ateş de değiştiremiyor işte.

Ne yapacağımı bilemiyorum.
Ben, artık,
hiçbir şey bilmiyorum.

23 Ağustos 2012 Perşembe

IAMX- You can be happy

Kaybolmaya doyamam ben
kaybetmeye...

Yaşlı adamın topladığı yaseminlere kanmak....

Bak bomboş sokaklar
ben alabildiğine hakim...
Benmiş gibi yürüyorum
benimmiş gibi
aidiyet

Çiçeğin kokusuyla
ağacın dokusuyla karışmak

Kollarım yok oldu bak
alabildiğine özgürüm

niye içtiğimi sorarsın.
Gerçekliğin yabancı bana.
Yabancılar içimi ürpertir.

Alabildiğime yalnızım ve aldım o soğuk birayı.
İstedi canım.

Kulaklarıma dolmuşken müzik
bilmediğin yollarda
bilmediğin adımlarla yürüdüm ben.

İzimdeki makas kadar yalnızım
izimdeki makas kadar birilerine ait...

Kısaca
alabildiğime mutluyum
alabildiğim kadar aldım yine nefesi
nerede istiyorsam
kiminle istiyorsam...

İçtim bak yine içtim
inkar etmiyorum
ama ben zaten hep içiyordum.
Çünkü
sevmiyorum gerçekliğini
hayallerim daha güzel
ağaçlarım
mis gibi kokan çiçeklerim
yürüdüğüm taşlarım daha güzel senin yatağından.

Yargılama
sorgulama
sanma
yanılma

bırak sen beni
işimiz yok bizim
işimiz yok....

21 Ağustos 2012 Salı

Belki de hep aynı şeyler...
Tanımayı seviyorum.
Güvenli...

Fazla açık ve bir o kadar anlaşılmaz!

Duman.
Dağılmışlık.

Biz geçen yine böyle bir dağılmıştık.
Yapıyoruz bunu, düzenli olarak dağılıyoruz.

İnsanlar değişse de
eylemler değişmiyor...


19 Ağustos 2012 Pazar

Irfan-Simurgh Vol2

Yansımalar
yanılmalar

Değişmezliğin yargısıyla değil
oluşumun kaygısıyla
Buyum.

Normalleştirilmemiş yaşamın
bitmek bilmeyen savunusu

Ben hiç giden olmadım.

Aynanın arkası da var.
Simsiyah...

Conjure one- Nargis Vol4

Yargılanıyorum bak.
Edindiğim görevlerim bitmiş olmalı.

yine beceremiyorum.
Olsun.

Hayatlardan geçen hayatlar.

Çok gürültü.
Kalabalıkların içi bomboş.

Boşluk ben'im.
Tam bir sanrı hali.

Belki de gerçekten...

Oyuncak dünyanın hayalet kralları...
Ben her zaman soytarıyım.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Gerçekten başka seçeneğin yok sanıyorsun değil mi
Ne yapacağını
ne düşüneceğini hiç bilemiyorsun
keşke çıkıp söylese biri ve sen körü körüne inansan

din neden var?

Kendini yaşamak kolay değil,
Onca kapatmışlığın üstüne kimlik kurmak...

Ama pes etmek...

Acısın aklın.
Yansın ruhun.

nereye
nereye gidiyorsun

sen gördün
gördün

O ihanetle nasıl yaşayacaksın.
Yaşayamazsın.

İsterdim ki...

Ama olmayınca olmuyor.

Unutmak için yok olmak gerekiyor...
Herkesin canı o kadar yanmış ve yanıyor ki

İnsan sorudan korkmuş
belki de bıkmış

Tek bu beden değil ya taşıdığı
yüzyılların yükü var ruhunda...

14 Ağustos 2012 Salı

İNSANLIĞA NOTLAR-VOLYeminbilmiyorum

Eğer ki kendini tamamiyle teslim edersen
her insanla ilişki kurabilirsin insanoğlu...
Başarı çabada gizlidir.

Aynı fikirde, aynı renkte, aynı boyda, aynı akılda olman gerekmiyor.
Bütünlük kabulde gizlidir.

Amaç zaman geçirmek değil, yaşamı içine çekmektir.
Cevaplar soruda gizlidir.

Yani sevgili insanoğlu; kafanda bir ağırlık var, onu taşıma kullan.
Kalbinde bir çarpıntı var, ruhtur o, hatırla.




Lanet olsun müzik var ve ben ne kadar yetersizim

Kendimle kalmak en büyük tehlike
Suçlu hep benim içimde.

Var mıyım
gerçekten var mıyım
gerçek var mı ki
yok ki
hiç yok ki...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Conjure one-Nargis Vol3

Başkalarının gölgeleri üstünü örterken
sen yaptığın seçimlere pişman oluyorsun.

Kendi duvarlarında hapis
mutluluk oyunları...

Evren o kadar büyük ki
ve sen o kadar önemsiz...

var olamıyorsun.

Başka biri gibi
hem de sen
sen mi

Üzerinde başkasının bedeni,
Ruhun içeride can çekişiyor.

İçinde hep bir ağrı
sebebini göremiyorsun.

Saklanmak yorar insanı.

Güç, kendiliğini savunabilmektir.
Kabul görmesen de var olabilmektir asıl sihir.
Yaşam alabildiğine büyülü.
Penceremden görünen renkler...
Çirkinlikler kadar güzellikler.
Yakınımdakiler.
Yeniden gelenler.
Yeni gelenler...

Gidenler...

Biliyor musun zaman aslında geçmiyor.
Her an, kendini yaşıyor.
hafızan taşımasa da ruhun anlarını anlara taşıyor.

Bu yaşam benim, oldukça
ben sahip oldukça...

12 Ağustos 2012 Pazar

Aşk ise
kovalayabileceğin bir şey değil...
Arayabileceğin
sanabileceğin

Söylemlerinle, eylemlerinle içini boşaltmaya uğraşsan da
kelimeleri sanki sadece sana aitmiş gibi harcasan da

Aşk senden bağımsız

kabul ediş
Bekleyiş
Teslimiyet

Çok zor.

Sen bilince...
kime aşık olduğunu bilirsin.
Bırak,
onu sanma.
Zorlama
Sakın sakın harcama...

Çözümsüzlük...

Gözlerimi kapatıp yürümeye...
İnan deniyorum.
Kapatıyorum ve ne kadar gidebileceğimi tartıyorum.
Belki 5 saniye...

Gözlerinin orada durduğunu bilirken
yokmuş gibi yapamıyorsun.

Deniyorum
Deniyorum.

Belki de sanrı
ya da önyargı

insan sürekli kendi analizini yaparak yaşayamaz.
Yaşayamıyorum.

Benim de gördüklerim var.
Yargılama değil değerlendirme

Hiçbir zaman istediğin kadar uzağa kaçamazsın....

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Maruz kaldıklarım,
lanet görü ...
Açı genişledikçe çirkinlikler çoğalıyor.

Samimiyetsizlik bedenlere yapışmış deri gibi...

Güzel gülücüklerin altında nefretler
nedensizlikte sebepsiz sonuçlar

Dinlemezsen anlayamazsın.
Kabul etmezsen aşamazsın.

Kendini bulmalı
kendini bilmeli
ve
her koşulda kendin olmalısın.

İfadeler, kelimeler hiçbir zaman yetmez anlatmaya
özün, yaydığın enerjide gizlidir.

Sen sen değilken biliyorum ben.
Kandıramazsın.
Kaçtım. Her zaman kaçacağım.
Bu dünya benim
ben yarattım.

9 Ağustos 2012 Perşembe

İnsanları sevmek ve onlarla ilgilenmek bu kadar kolayken
nasıl oluyor da
yani nasıl oluyor da olmuyor işte.

Karşılık beklenen bir şey değil gelen bir şeydir.

Yalnızlık sıkıntı
herkesin de sıkıntısı ama herkes sevilmek istiyor değil mi, sevmek değil...
göreceği zarardan o kadar korkuyor ki sadece zarar veriyor.

Oldukça üzücü..

Oysa
Oysa lanet olasıca yaşam oldukça net bir şekilde
lanet olasıca bir döngü

ve salak insan bunu hiç göremiyor.
Kendine bakmaktan...

the greatest thing you ever learn is just to love and be loved in return...

8 Ağustos 2012 Çarşamba

IAMX bir sabah.
Saçlarım kabarık, gözlerim bulanık...
çok uzaktayım ve keyfim acaip yerinde.
Bir de içimdeki sancı olmasa...
Yok yok sancı iyidir.
Sancısın ki insan haberdar olsun varlıktan...
Etki gerekli, tepki için.
Çekinmeden tepkilen...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

SOSYAL NAĞĞMELER

Geleceği düşünmeden yaşamamın anormal göründüğünü biliyorum.
ama gerçekten de geleceği belli değilse demek ki
aanı kaçırmak istemiyorum.
Bana soğuk bir bira verin...
Kendimi bulmaya değil bilmeye çalışıyorum.
Hayat amacım "olmak" değil
kaybolmak...

Sevmiyorum sınırları.
Düzenleri sevmiyorum.
Ne kendimi tutasım var ne de kontrole saklanasım.

Aanı yaşamayı seçiyorum.
Yani onu anlamayı, anlamlandırmayı...

Siz hatırlamayacağınız rüyalara yatarken
ben yattığım taştan yıldızları seyrediyordum.
Onlar benim için oradalardı
sizin içinse sadece bir iddiadan ibaretler.

31 Temmuz 2012 Salı

Kendimi tutmaları oldum olası beceremedim.
Bazen abarttığımı biliyorum evet.
Tek gerçek benimkiymiş gibi davranıyorum.
Ama aslına bakarsanız tek gerçek de benimki...
Ben içindeyken var,
sandığım kadar.

JUST AN ....

Eğer ki kendine bir misyon belirlediysen
onun yüküyle yaşamak...
Ruhunda hep bir taş.

Sürekli bir kendiliğini kanıtlama çabası.
Sevsen bir dert
Sevmesen ayrı acı...

İsteklerin misyonlarına yenilmişken
Pişmanlık keyfe engel olabilir.

Tehlike:
Var ederken yok olmak...
Madde bazen ruha engel olabilir.

Kabul etmeye çalışmak yokluğunu...
Hiç ama hiç bitmeyen bir savaş
yendiğine sevinirken yenildiğine üzülürsün.

Denge mühim,
Hayatını,
değişkenliğini ve isteklerini de dengelemeli insan.

Ama denge, hayaller kadar, tutulamayan bir sihir...

Sanırsın
kendine de afiyetle kanarsın.
Çünkü insan istediği her boku gerçek sanma yetisindedir.
Hayat illüzyondur...

27 Temmuz 2012 Cuma

evet evet gotye...
Bağlılık poblemim var
bir şeyi sevdim mi bağlanıyorum, sahipleniyorum.
Tıpkı dünyayı, evreni sahiplendiğim gibi.
Yaşamı sahiplendiğim gibi.

Mülkiyet değil,
teslimiyet.

Sahiplendiğime koşulsuz teslim oluyorum.
Anlamak zor belki.

Bir kendime sahip değilim sanki.
Paylaşmak arzusu
bağlantı hayali
beni kendimden koparıyor.

Dengem yok cancaaağzım.
Such highs and lows işte.

Denge bizde namevcut.
Saçmalıklar her köşemde.
Olabilir.
O da benim.
O da ben'im...

SAVAŞ

Kızgınlıklarım beni üzüyor.
Yenildiğimi biliyorum.
Kendime hiç durmadan yeniliyorum.

Savaş hiç bitmiyor.
İçerde huzur hiç yok.

Egom
lanet olasıca egom,
kafamı çevirecekken
tokat attırıyor.

Güç nedir
ne saçma şey...

Birbirimizin üstüne çıkmaya bu kadar ihtiyacımız var mı gerçekten?

Paylaşsak
Kabul etsek
Vazgeçsek

Sonuç vermeyen çabalarımın ortasında
ben hala insanım.
hala korkuyorum reddedilmekten
Saldırıyorum,
sarılmak isterken.

Keşke olsa
keşke sadece bana bağlı olsa

Savaş
hem içerde hem dışarda
Huzur sadece kurgu.
Tutturulamayan kurgu...

26 Temmuz 2012 Perşembe

İNSANLIĞA NOTLAR VOLBOK

Özümü eleştireyim tamam ama ya senin yaptıkların insanoğlu...
Sonsuza kadar tartışabileceğimiz doğruların ile
elalemi hiç durmadan yargılaman ne olacak?
Tutamayacağını bildiğin halde verip durduğun sözler?
Yaşından, başından hiç utanmadan insanlara saldırman?
Yüzüne söylenenleri beğenmediğinde kaçıvermen ne olacak?
Çıkarların için millete yaptığın yalakalık?
Sürüngen iken aslan gibi gerinmelerin ne olacak?
Yalanların
Dolanların
Egoların
Komplekslerin
Açgözlülüğün
Cimriliğin
Ayrımcılığın
bütün bu pisliklerin ne olacak?????

Ben kendimi ararım insanoğlu
ama
sen de kendini, hiç değilse, ucundan bil.
Hiçbirimiz bir bok değiliz evet ve sen herkes kadar hiçbirisin.
Olduğum kişiden hoşnutsuzluğum damarlarımda akıyor.
Kendime ettiklerimle, başkasına olduklarım hiç durmadan savaşıyor.
Çelişki
Çelişki
içimi bir böcek gibi kemiriyor.

Devamlı bir gerginlik hali,
Huzur hayaliyle mide sancısı...

Söylediklerim yapabildiklerimden sonsuz kadar uzakta.

Ağrıyorum anne ağrıyorum.
Nefret her yanımı kaplamış gibi.
Kendimden nefret ediyorum,
Kendime olduklarım, başkasına ettiklerim için.


25 Temmuz 2012 Çarşamba

Dokunduklarıma bile soyunamıyorum.
Giyindiğim beden o kadar ayırıyor ki beni bütünden
gereksizliği kadar hapis...

Bağlanmak istiyorum ama
o kadar korkmuş
o kadar unutmuş...

Tutunmak istedikçe ellerini bırakan yalancı benim.

Nasıl
Nasıl

Büyük aşklar
Büyük acılar
Travmalar
hatıralar
Güzellikler
güzellikler de güzelliklerin önünü kesebilir.

Nasıl
Nasıl

Varlığım varlığımdan çalıyor...

Mutluluk uzak bir fısıltı gibi,
kelimeler kayıp.

Unutmak yetmiyor,
beden ruhun izini leş gibi taşıyor.

Çaresizlik...

20 Temmuz 2012 Cuma

ÇÖKÜŞ

Evet her şey öldü.
İnandığımızı savunduğumuz hiçbir değeri destekleyemiyoruz.
Keskin konuşmalarımız anı etkilemekten başka bir işe yaramıyor.

İçini boşalttığımız zaman ve mekanlar
tükettiğimiz aşklara mezar oluyor.

Yine de sağlayamadığımız gerçekliğe özlem duyuyoruz.
Beceriksizliğimizin hasretini çekiyoruz.

Yalan
Her şey o kadar yalan ve yabancı ki
samimiyet taş kağıtlarda gömülü bir masal.

Derinler kayıp...

Gözlerimi kapatıp suya yatmak istiyorum.
Yoklukta var olmak ve hiç olmak istiyorum.
Bana yüklenenlerden çok çok uzağım.
Hareketlerim benliğimi tanımlamıyor.
Anlayan da var ama
buluşamayınca olmuyor.

Öylesine özgürlük
tamamen anlaşılır ve kabul edilir olmak
bencilce bir hayalin içindeyim.

Yarattığım dünyanın canavarlarıyla yüzleşiyorum her gün.

Canım yanıyor evet.

Geçen her şeyi özlüyorum.
Dostlarımı
Anlarımı
Biten sigaramı

Ölü müyüm ben
yaşıyor muyum

17 Temmuz 2012 Salı

RAY LAMONTAGNE-EMPTY

Köklerim derinlerinde yaşamın
o kadar şükür ki bir,
tek bir nefese...

Ne kadar çıkarsan çık üstüme.

Mükemmel olan sadece kusurlar...

Öyle bir yok oluş o
söyleyecek tek bir lafım bile yok.

Yukarı bak
daha yukarı

Sonsuzluk da bizim önümüzde...
Yaşamın altında yaşam var...
Doğruların altında yalanlar
gerçeklerin altında sanrılar
sis var hep o yerde.
Kimse kimliğini bilmiyor gibi.
Değişim çok mu hızlı?
insan kendine yetişemiyor belki.
Akılda hep bir kaos
kavga eden benlikler...
Var olmayan gerçeklerde...
nefes almak çok zor anne.

Explosions in the Sky

Daha yumuşak bir formda...
Gökyüzünde patlamalar...
Ağrıyorum ben.
Gerçekleşmeyen hayallerime ağlıyorum.
Hakkettiklerimden ötesi değil.
Çok şey kazanılabilirdi
ama
biz o saatlerde içiyorduk.
Zaferler değilse demek ki kovaladıklarımız...

Kalp
Ruh
Aşk dostum aşk

Yemyeşildi gecenin karanlığında...
Yıldızları da gördüm oradalardı.

O yapraklar...

Bedenim olmasaydı
keşke hiç olmasaydı.

Bildiğimi bildiğim
daha yumuşak bir formda...


16 Temmuz 2012 Pazartesi

İNSANLIĞA NOTLAR VOL12

Bak insanoğlu;
Basitlik iyidir, candır.
Hayatını basitleştir ama kısırlaştırma.
Otomatiğe sakın bağlama.
Düşün.
Sor.
Değiş.
Kuşkusuz iyi biri olmak istiyorum.
Herkeslere mutluluk saçmak...
Fakat yaz bencilliği var üzerimde.
Belki de yorgunum bilmiyorum.
Çok düşünmek de istemiyorum aslında.
O çiçeğin tadına ben de baksam...
Kendime biçtiğim roller gözlerimi yaşartıyor.
Mother are you watching???
Ben de varım.
Az çok
kıyıda köşede...


13 Temmuz 2012 Cuma

İNSANLIĞA NOTLAR VOL13

İçi boşaltılmış hiçbir ilişki biçiminden hazzetmiyorum.
Kedime de ölesiye aşığım, sokaktaki yaseminlere de.
Orda burda kıvrılan köpeklere, kendinden emin uçuşan yapraklara.
Rüzgara aşığım, güneşe, yakarken bile.

Bağımlılık değil ama bağlılık...
O güzel kahvenin yanında içtiğim her nefes sigaranın ayrı bir birikintisi var ruhumda.
Hissetmek için dokunmaktan fazlası gerekir insanoğlu.
Aklını boşver ruhunu serbest bırak.
Uzaklaş sana yüklenenlerden.
Kendine izin ver, gerçekten de belirledikleri gibi yaşamak zorunda değilsin.
Kuralları senin sanmaktan vazgeç.
Sindirmek için uydurulmuş kısırlıklar...
Bırak insanoğlu.
Müzik dinle sen.

İNSANLIĞA NOTLAR VOL15

İnsanoğlu yaşam tarzlarını onaylamak zorunda olmadığı gibi
bunun öznel bir bakış olduğunu değerlendirebilmeli ve
yargılamaları, güzelim aklından ruhundan uzak tutmalı.
Dünyayı siz yönetiyor olabilirsiniz ama sadece 1 tanesini.
Çok fazla heveslenmeye ve tanrıcılık oynamaya gerek yok.

Anı yaşamakla kendini ana sıkıştırmak arasında fark vardır, insanoğlu bütün hayatı boyunca o anda kalacakmış gibi keskin keskin atıp tutmamalı.
O, sevmiyorum diye göz büyüttüğün kürt, bir gün hayatını kurtarırsa utanırsın.
Gerçekleşmemiş her şey hala olasıdır.
Olasılıkları görmenizi beklemiyorum ama göremediğiniz olasılıkların var olma potansiyelini reddetmeniz aptallık kanımca.

Toparlamak gerekirse;
Sevgili insanoğlu; öncelikle kendini bu kadar önemli görmekten vazgeç. Sadece sen değilsin o tanrı.
Varlığını bildiklerini sevmemek için değil sevmek için uğraş, de ki insansın gitti akıl, tut kendini, gaza getirme.
Aptallığın da bittiği bir an var mesela onu anladığın an, aptallığını anla insanoğlu.

12 Temmuz 2012 Perşembe

With the Birds...

bir scar tissue huzuru var üzerimde.
uykusuzluk gözlerimde tepinirken,
yeni insanlarla dünyayı paylaşmanın güzelliğini bütün damarlarımda hissediyorum.
Yaşıyorum ben yaşıyorum.
Kapılarımı açtığım yabancılar
hepimizin zaten bir olduğumuzun kanıtı gibi.
Yıllar öncesinden kayıtlı bir dost gibi.
Yaşıyorum ben yaşıyorum.
Korkmadan kaybolmaktan, çalınmaktan...

11 Temmuz 2012 Çarşamba

KOR

Ruhum ellerimden akıyor ama yine de saklanıyorum.
Kendiliğimi ifade etmeme rağmen yaşayamıyorum.
Çaresizlik her yerlerime sinsice yerleşmiş.
Yetmiyor, yetemiyorum.

Lanet var üzerimde.
Din yok ama vicdan var.
Bilmediklerime bitmeyen hasret var.
Yanıyorum ben, hep yanıyorum.

Sanki çok mu zor
gerçekten o kadar mı zor.
Gece bilmem kaç
hiç gerçek değiliz
bildiğiniz
bildiğimiz
her şey bulanıklaştı
kayboldu
kaybolduk
Ellerin gözümde
Ben aslında yokum.
Sen zaten hiç yoktun.
aklımda
altımda
ruhumda
Her şey öldü.

Sonsuz derecede yabancı
bir o kadar yalancı

müziğin allah belasını versin....

9 Temmuz 2012 Pazartesi

KIZIL

Özlüyorum.
çok özlüyorum.

Neverlandde çığlık çığlığa eşlik ederken Gotye'ye
son sigaramı yakmak üzereyken, bilmem kaçıncısının üstüne
varlığımı tamamlayan ruhu özlüyorum ben.

Kafam güzel oldu ikinci biramın yarısında
beklenmedik anda içtiğimdendir.

Sanılırsa ki uzaklıktan
ezberlerine yenildiğindendir.

değil dünya, evrenin sonsuzluğunun kayıp bir ucunda bile olsa
kızıl kraliçenin varlığı ruhuma kazınmıştır.

Bir daha hiç görmesem
sesini hiç duymasam
yine de varlığın bir yerinde
beni görmüş birinin olduğunu bileceğim ben.

Bilgi algının ötesinde bir yerde
görülmeyi bekliyorken
onu bulan şanslıyım ben.

Aşk cinsiyetlerin ötesinde yakalar.
yasemin kokusunda var olan o sonsuz aşk
gitmeyen ruhta her zaman mevcuttur...

Conjure One- Nargis Vol2

Her şey her zaman çok karışık zaten.
Basitleştirmek için bile önce karıştırmaya ihtiyaç duyuyor insan...

Zor adamım çok zor
yaşamak zor
kabul etmek
yetinmek
bilmek
hissetmek

O kadar kalabalık ki sokaklar
kafanın içinde bin bir şeytan var.

Uykudan uyandığın o ilk saniye
rüyalarını gerçek sandığın
sanrıyı anladığın o ilk saniyede özsün
bir tek o saniyede sen varsın
gerisi porselen insan...
Ölesiye yapay.

canımı öylesine yakıyor ki
öylesine

Kaçmak kurtulmaya yetmiyor
sen kendini hiçbir zaman bırakmıyor.

Çözümsüzlüğün yeterinde
azalıyorum.
Her geçen gün kendimden yiyorum
içime ağlıyorum anne...
Ta içime kadar ağlıyorum.

Conjure One-Nargis

Parlayan gözlerimde
korkularım görünür mü?
Yaptığım yanlışlara duyduğum acı
kırdıklarıma vicdan azabım
kimseye söyleyemediğim açlığım
lanet yalnızlığım....

Bitmek bilmeyen öfkem ne olacak
affetmek için o kadar çabaladıklarım
geçmeyen ağrım ne olacak...

Onlar da görünür mü gözlerimden.

İnsanlıktan nefret ediyorum
Kendimden en çok
çok çok o kadar çok...

Gözlerim;
en çok kendimi sevebilmek için
Aynada her gördüğümde
darlığıma,
yokluğuma,
pisliğime
katlanabilmek için...
Özenle parlattım onları,
derinlere gömdüm uçurumları...
Sen, ben
apayrı, uzak çok uzak.

Sevmek için doğmuşken nefretle öleceğim.
Kendim kadar senden de nefret edeceğim.
Ateş bu
bak ateş bu içimdeki...

8 Temmuz 2012 Pazar

Yaşamaktan korkanlar
ruhlarına ördükleri duvarın ardından güneşi görmezler.

Biz
kaygılarımızla
sorularımızla
dengesizliğimizle
hatalarımızla
göz yaşlarımızla
kahkahalarımızla
danslarımızla
bir şişe biramızla
yanında tüten sigaramızla
yaşıyoruz.

Nothing's gonna change my world.

Kendimiz kurduk bu dünyayı...
Bak rengarenk.
Bin bir çiçekten aldığımız kokular var ruhumuzda
Kabul görmeden de yaşıyoruz.

Sen ruhsuzca yattığın yatağında o güzelim rüyaları bile göremezken
biz asfaltlarda sabahı selamlıyoruz.

Sokaklar her zaman bizimdi,
üzerine örttüğünüz taşlarla bile bizim olacak...

Geceden kalan iki biram var
birini sana saklamasını da bilirim.
Aç gözlerini...
Büyüyle doğdum ben, büyüye doğdum.
köklerim bütün katmanlarına sarıldı dünyanın...

Sinsice koklamak o yasemini
kimselere göstermeden yapraklarına dokunmak...

Bütünlüğünü evrenin, parmaklarımın ucunda taşıyorum.

Tenime değen ılık rüzgara gözlerimi kapatmak...

Rüyalarım kimlerin gerçekleri,
kimlerin rüyasıyım...

Büyüyle doğdum
ben
aslında yokum...


Artificial Animals Riding on Neverland...

Algı bilgiyle sınırlı
ve ne yazık ki bilgi oldukça sınırlı.
Yetişemiyor insan şüpheli varlığa
Zaman çokluğu kadar az
yokluğu kadar var...
Varlıkla yok oluyor işte insan.

Eskiden mutlu bir insandım.
Şimdi daha da mutluyum.
Fark ettiklerim etmediklerimden az olsa da
bilmediğimi öğrendim.

Sadece bir insan için bile var olsam
kendi yokluğumu kabul etmem için yeterliydi.

Dünyada izim var.
Acıyla, ağrıyla kaydettim kendimi.

Her saniyesinden sonsuz bir keyif aldım evet.
Kaybettiklerime döktüğüm göz yaşlarım bile,
ucuz göz yaşlarım bile vazgeçilmezdi.
Anne bak ben büyüdüm ve o kadar küçüğüm ki...

4 Temmuz 2012 Çarşamba

don't let me down da ne beklenti dolu.
Yıkılmamak için dayanmamak gerek
ama yine de destek istiyor insan.
Zaten en büyük insanlık göstergesi de çelişki galiba.
Hep kendisiyle dengesiz bir çatışma halinde gibi.
Ne söylediklerini yapabiliyor
ne istediklerini alabiliyor
ama salakça bir umut peşinde hiç pes etmiyor sanki.

Don't let me down my friend
ama bunu söylerken bile düşüyorum.
Biliyorum.
Alışıyor insan hayal kırıklığına da
ama acısı hafiflediğinden değil
geleni görmek o sadece
Evet olasılıklar sınırsız belki
ama insan
o kadar sınırlı ki
istemese de gerçekledikleri hep bir çember içerisinde.
Zaten yapı itibariyle de çemberlere girmek için çaba sarf etmekte
aidiyet de büyük problem
bak yine patlamalar
bir ordan bir burdan
olur ama bazen öyle de olur.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Pick a part

Üşenmedim sardım o sigarayı.
Gecenin bir körüdür
kafa kördür az buçuk
sardım ama
çünkü...
Müzik
müzik yürüyüşümü değiştiren
ruhumu dans ettiren
hayatımı hayat eden
küçük müyüm ben
çocuk muyum
büyüdüm mü
hayallerim bitti mi benim adam
bitmez bitmedi
çünkü müziğim var...
Laf
tam da edilesi laf
eden de var.
Etmiş
Korktum ölmüş...
Ölmemiş
Ölmesin
Üşenmedim sardım o sigarayı
çünkü paketimi bir adamın cebinde unuttum.
Lover leave me make me burn...

29 Haziran 2012 Cuma

KIRMIZI

Yaşama tutkunum ben,
içimde dinmek bilmeyen ağrı var ya ona tutkunum.

Dünyalar ışıldasın
dünyalar kararsın

Yasemin kokusuyla aydınlansın sokaklarım
Soğuk birayla ısınsın içim
Müzik hiç bitmesin, hep ruhuma fısıldasın

Such highs and lows

Çizgi değil o yol
Hiçbir şey bilinebilir değil
Zaman
lanet olası zaman bile gerçek değil

Kesinlikler olmasın
keskin renklerse hiç gitmesin.

ve ben mavi olamayacak kadar kırmızı...

27 Haziran 2012 Çarşamba

MALLIĞIM VARLIĞA...

Saklanmayı bilmiyorum ki ben.
İçimde tutmayı bilmiyorum...

Herkes bambaşka, her şey bambaşka.
Ben de böyleyim.

Özel hayatım da yok,
azar azar kendimi sunmalarım da...

Hiçbir zaman kaçan insan olmadım
olmak istedim bazen
değer belki diye
ama onu da beceremedim..
Çünkü ben değil o.

Buyum ben işte.
Böyle orta yerde öylece duruyorum.

Konuşuyorum
fikir yürütüyorum
seviniyorum
üzülüyorum
kıskanıyorum
çıldırıyorum
dans ediyorum
ağlıyorum
makyajım akıyor ama ağlıyorum.

Hiç sırrım yok,
adam benim sırrım yok...
Ne boklar yedim ve sırlamadım onları...

Ben miyim zor olan...
Oysa ne kadar da malım.

DEFTER

O acıyı çektiğim zamanı hatırlıyorum
ama
acıyı çeken ben miydim hatırlayamıyorum.

Geç gelen bir defter işte.
Geç gelen...
kızdırıyor beni.

Artık fark etmiyor.
O dokunuş, nefesimi keserdi.
ya şimdi...

Ne kadar acıttığını biliyor musun?

Özür dilerim yüzüne söyleyemediklerim için.

Adım mı kazınmış o deftere?
Oysa ben artık yokum...

26 Haziran 2012 Salı

Düzen hikayelerin ardında
nefes almaya çalışıyorum.

Kalbimde hep bir ağrı var.

Kaybettiklerim o kadar çok ki
Kaybolduklarım...

Her şey ortada.
Bak tam ortada.
ama sen
sen beni görmüyor musun
hiç görmüyor musun...
Çaresizlik...
Ölüm var biliyoruz.
Ama gerçekten var ölüm.
Bir koca bardağa karıştırılan ilaçta var bazen,
bazen nereden geldiği belli olmayan bir hastalıkta.
Yaşlılıkta var,
karşıdan karşıya geçerken bile var ölüm.

Ölüme rağmen yaşıyoruz insanoğlu.
Ölenlere rağmen...
Ölebileceklere rağmen...

Gözlerimi açtım,
nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım.
Boşluk...
Ben ölümden döndüm insanoğlu.
Dönemeyenlerin şerefine içmişiz çok mu?

22 Haziran 2012 Cuma

ARTIK

Kızmaktan da kızdığıma üzülmekten de yoruldum artık.
Artık.
Yorulmaktan da yoruldum.
Kaybolmuşluğumun ortasında
evim denilen yerde
var ettiğim hiçbiryerdelikte kayboldum.
Zor biliyordum.
Hep biliyordum.
Hiçbir şey bilmiyorum.
Gidesim var.
Lekesiz zihnin sonsuz gün ışığı...
Silesim var
Silinesim var
Ama yalnızlıkla yaşamak istemiyorum.

Sınırsız bir saygı çerçevesinde efendim,
güzel bir birliktelik arzu ediyorum evrensel alem ile...

Olmuyor, olamıyor.

Yok etmeye çalıştıkça var etmek zorunda kalıyorum kendimi.
Canımı acıtıyor insanlaşmak.
Nefret ediyorum ezberlenmiş insanlık olgusundan
yıkmak istiyorum, düşünülmesi çok önce bırakılmış kuralları...

İnsan, bildiğini sandığı her şeyi unutsa.
Olanı görmek için özüne izin verse.
Sussa kafadaki ölü şeytanlar...

Artık gibiyim sanki.
ezberlerden arta kalan
arttıkça eksilen
cesetleşiyor gittikçe ruhum.
Hissediyorum.
Anne canım yanıyor...
Geçmesini hiç istemiyorum.

İNSANLIĞA NOTLAR VOL10

Yapma insanoğlu;
yüz verince astarını isteme.
Sınır koymayınca alabildiğine girişme.

O lanet masada
Oturan misafir olma.

Sen haddini kendin bil insanoğlu.
Aptalmışsın gibi sana söylenmesini bekleme.

Sana duyulan saygıyı gör,
ona, saygı duy.

Sömürme.
Tüketme.

12 Haziran 2012 Salı

SOSYAL NAĞĞMELER

Ey sevgili!
Gel sen, bana biraz aşk lazım.
Uzaktan bakmakla olmaz,
özü görmen lazım.
Acıyla tatlansın dert değil,
En temelinde hissetmek lazım…

CENN........

Hiçkimsenin olduğu bir yerde
kahve ve sigarayla,
içki ve esrarla ölümü beklemek var aklımda.

Yaşamın, yaşamanın kaygısını taşımadan,
Iyi biri olmaya çalışmadan...

Birilerine bir şey anlatmak için değil
Sadece kusmak için…
Kurduklarımın karşısında duran gerçeklerimi
Var edilmiş en aşağılık kelimelerle kusmak için…
Ölene kadar yazmak var aklımda.

Müzik öyle bir doldursun ki kafamı,
sesi alabildiğine yüksek
kelime aklıma düşmeden, düşsün elime...
Rahatlık, ölümle gelen rahatlık...

Kaygısızca, terbiyesizce, tek başına...

Ağzımdan gelen kan sigarama bulaşırken,
hiçbir üzüntü yaşamadan tütsün duman.

Umut yok, belki de hiç umut yok.

Lanet olasıca yalan yüzlere gülmeden...

10 Haziran 2012 Pazar

Sıcak bir pazar gününde
dünya üzerinde bir yerde
küçük bir neverlandi temizlemekteyim.

Yerleri silerken çamaşır suyuyla
yaşamın izlerini siliyorum bir nevi...
Akıl da öyle temizlense...
Boş olsa kafa
karışıklık da olmaz.

Ama ben en çok karışık kafaları severim...

Düşünmek bir bela
ama filmlerde de hep belaları severim.

Dinlenmek lazım...
Ama çelişki de her akla lazım.
Ne de olsa işleyen demir ışıldar...

8 Haziran 2012 Cuma

İNSANLIĞA NOTLAR VOL9

Ne kadar da elsin insanoğlu.
İçini boşalttığın kelimelerle sözümona güzellikler fısıldıyorsun.
Belli ki ruhun bedenden gideli çok olmuş
ama sanki varmış gibi şiirler okuyorsun.

İncittiklerin senden ölesiye bağımsız
hiç bağlanmamışsınız gibi,
sanki her şey birbirine bağlı değilmiş gibi...

Evreni yönetiyorsun zekanla
bir tek kendine...

Tanrıcılık oynayan insanlar gördüm.

Tanrılar bir şey bırakmadı çocuklarına,
El gibi uzaklardan incitme insanoğlu...

Gel, daha yakına gel
Gör akıttığın yaşları,
hisset sen de koyduğun taşları...

KARANLIK

Yüklediklerinin hayal kırıklığıyla yıkılmak var.
Gözyaşların içinden dışına akarken
tam bağrında
göğüs kafesinin ortasındaki ağrı,
Pişmanlık taşı...

Görmek her zaman acıtıyor canı.
Bildiğini görmek daha da acıtıyor...
Acıyı gözlerinden bile saklamak var.

Kabul etmek çok zor
nasıl
nasıl

Tanrıların insanlıklarını gördün.
Saraylar yıkılırken kalbine...

Geçer balık geçer...
Sana balık denmesinin de bir sebebi var.

7 Haziran 2012 Perşembe

Kendimden yoruldum.
Kendime yoruldum.

Savaşıyorum.
İyi ol
gül
sev
Savaşıyorum.
sen varsın,
dur
git
sus
Savaşıyorum.
yaşa
eğlen
seviş

Savaşıyorum.
Utan
dinlen
saklan

mother are you watching
yaşarken kayboldum...
Ölürken...

6 Haziran 2012 Çarşamba

sen özür dileyecek kadar büyüdüysen,
ben affedecek kadar küçülmem.
Kırgınlık sadece sen bilene kadar,
İçine egoyu karıştırmadan başa dönmesini de ben bilirim.
Sitemlerim bitti artık!
dedim ki "bak ben yine doğum gününü unuttum ama bu sefer sen yoktun"

Ne yapmam gerekir bilemiyorum pek,
Pek bir şey yapmak gelmiyor içimden.

Üstüne yapıştırdığın rolleri görmek de canımı sıkıyor zaten.
Sen misin o?
Yoksa sen hep o muydun?

Kaçtıkların seni severlerdi.
Olduğun yerde seviliyor musun?



31 Mayıs 2012 Perşembe

İNSANLIĞA NOTLAR VOLBİLMEMKAÇ

serseriyim ben.
zibidiyim.
ucubeyim.

yaşlıyım ve de hastayım.
Akıl hastasıyım.
Akla hasta olurum.

pek güzel değilim ama her türlü giderim var.

yorgun ama heyecanlıyım.
kırgın ama unutkanım.

Düşünceli ve de komiğim.
Bazı hallerim pek komik biliyorum.

Fellaaket dengesizim.
Dengeye de ayrı hastayım.
Hastayım yani seviyorum manasında.

Netice itibariyle katlanılması zor bir mevcudiyetim var,
keyfini çıkar insanoğlu...

15 Mayıs 2012 Salı

KIPIRTI

Tamamlayamadıklarımla bilinemeyeceğim ne yazık...

Ama olsun bilindiğim kadarım da yetmez mi acaba dünyaya.
Bir fark yaratmaya.
Daha önce de söylemiştim, bir etkim olduğuna inanmak isterim.
Sanki bütün, ben olmadan eksik olacakmış gibi.
Çok küçük belki ama yine de eksik.
Oysa bir şey olmayınca eksik olduğu da anlaşılmaz belki.

Yapamadıklarımdan yoruldum çok.
Zaman yokken nasıl yetmiyor?


14 Mayıs 2012 Pazartesi

YİNE DE BİR GÜN...

"Ancak bütün umutlarını kaybettiğinde özgür olabilirsin" diyor Tyler Durden.
Haklı, çok net...
Sanırım en büyük sıkıntım bu çoğu zaman.
Çaresizce umut ediyorum.
Kendimi umutlarıma tutsak ediyorum.

Daha renkli, daha sıcak, daha sevgi dolu bir dünya hayal ediyorum.
Hayallerin gerçeklere karıştığı
yarışların bitip sarışların başladığı bir dünya.
Aşkların, aşıkların dünyası...

Umutlarım biterse
hayallerim de biter diye korkuyorum.
Zaten elimde değil istesem de vazgeçemiyorum.

Özgürlük ayrı bir takıntı evet
ama kendi hapisanemde
hayallerimi özgür bıraktığım bu yerde
Bu içte...

Tanrılar var insanların inandıkları.
Umutlarım var benim,
hayallerim, her gece kaybolduğum...

11 Mayıs 2012 Cuma

NUR'DAN TEK'İM

Ruhum ağrıyor, korkuyorum.
Yapamıyorum, saklayamıyorum.

Kadın hasta.
Kadın çok güzel.
Kadın korkuyor.
Kadın beni teselli ediyor,
"her şey çok güzel olacak".

Yara izimin karşılığındaki yara izini sevdiğim...
Her şey çok güzel olacak
çünkü
sen artık görüyorsun bedenden ötesini.

Elim orada olmasa da elini tutacak.
Ruhum tam yanında yatacak.
Yeniden doğduğunda ise ikimizin elinde de güzel bastonlar olacak.

Sen emin ol güzel yüzlüm;

HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK!

sonra her şey daha da güzel olacak.
Nefes daha tatlı,
ruh daha mutlu olacak.
Kocaman bir hayat var önümüzde.
Hayat hala önümüzde...

10 Mayıs 2012 Perşembe

SOSYAL NAĞĞĞĞMELER

insan kendi kızgınlıklarını da kontrol etmeli bazen...
haksız ve saçma olabilir...
ve her zaman anlayan kişi, anlamaktan sıkılabilir.
Salabilir mesela.

8 Mayıs 2012 Salı

AL İKİ ÇİFT LAF DAHA

Pink Floyd'u bilmiyor, dinlemiyor diye insan aşağılayan var bu memlekette.
Bak benim ona da iki çift lafım var:
A geri zekalı ciğerim,
hadi adam bilmiyor, dinlememiş
e sen dinlediğinden de bir bok anlamamışsın ama.
Nereden bileceksin kimin ne yaşadığını
Biri yozgat da yetişince adam olamıyor da
adamlar hep İstanbul'dan mı çıkıyor.
Yarım yamalak okuduklarınla millete hava atmak kolay
ama sana entelektüel değil anca dingil entel deniyor.

Dünyalar güzeli bir müziği bile, üstelik onca içeriğine rağmen,
kendi sikim egonu kabartmak için kullandığını göremeyecek kadar salaksın sen.
Ama biz yine de seni ezmiyoruz değil mi
bak biz yine de seni adam yerine koyuyoruz.
Çünkü neden biliyor musun
senin aksine
together we stand divided we fall
ne demek biz biliyoruz.

İKİ ÇİFT LAF EDELİM

Çünkü ben öyle bir insan değilim.
Kendi öfkeme de öfkelenirim.
Düşünürken aradıklarım başkalarının hataları değil
kendiminkilerdir
çünkü insanların hata yapabileceğini bilirim.

Sevmek sevmemekten güzeldir
yaşayarak öğrendim...
Suratsızlığin kimseye kazandırdığını görmedim
ama
gülen yüzle kimleri hayatıma ekledim.

Rahatlıkla söyleyebilirim ki gidenleri ben kovmadım.

Diyeceğim o ki;
yavaş yavaş oluyor insan
olmadıkça oluyor...

gidene niye gidersin diye sorarım
gelene de kapımı ardına kadar açarım...

Şemsiyeler mesele değil,
bu ruh bende oldukça içeri daha çok kazık alırım.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

İNSANLIĞA NOTLAR VOL8

Paylaşım ve samimiyet olmadan arkadaşlık olmuyor insanoğlu.
Yalnızlığına şaşırma.

Hesaplar yaparak olmuyor ilişki.
Terkedilmelerine şaşırma.

Sevmeden sevilemiyorsun.
Alamadıklarına şaşırma.

6 Mayıs 2012 Pazar

İNSANLIĞA NOTLAR VOL7

Çakma duygularla var ettiğiniz yalan gerçekliğinizde
yüzeysellikle yan yana yürüyorsunuz.
Ok problem değil
herkes istediği gibi davranabilir ve yaşayabilir
fakat
var ettiğiniz gerçekler belliyken
teorilerinizde boğulmanız sinir bozucu.
Yaptıklarınız söylediklerinizi tutmazken
vazgeçin lütfen yargılamalardan...

Miş gibi olmaktan vazgeçin.
Olduğunuz gibisini siz kabul ederseniz insanlar da sizinle yaşamayı öğrenebilirler,
sizi kabul edebilirler eğer isterlerse.

Hep sıcak ilişkiler kurmak isterim, samimi ve yakın
ama saçmalıklara katlanamıyorum.

Doğrularınızı kendiniz oluşturuyorsunuz
hiç değilse kendi doğrularınıza göre yaşamayı bilin
öyle yaşamakta olduğunuzu bilin.

Elalem için bir şey bileceğinize önce sadece kendinizi bilin.

3 Mayıs 2012 Perşembe

İNSANLIĞA NOTLAR VOL 6

Bütün hayatını şuursuzca yaşa,
sorumluluk taşıma,
gez-toz, eğlen
ye, iç, sıç
tamam
ama çocuğu bilinçsiz yapınca olmuyor, olamıyor insanoğlu.
Her hareketin bir iz bırakıyor,
dünyaya gelmesine vesile olduğun insanda.
Yüzyıllar da geçse, kocaman insan da olsa, silmiyor, silemiyor o izleri.

Zor biliyorum,
başka ne var bu kadar etkilediğin.
O yükü taşımak zor,
kendinden vazgeçmemeli insan biliyorum.
Ama geç de demiyorum.
Dengele sen onu.

Sev önce en çok, sevdiğini bildir.
Hatalar da yap tamam ama hep aynı hataları yapma.
İsteyince ne de güzel değişiyorsun,
gerekiyorsa onun için değiştir.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

BAŞKA BİR DÜNYADA GÖRÜŞMEK DİLEĞİYLE

Dünya kocaman
Dünya sonsuz
ve ben
ve ben bu lanet fanusun içinde mi yaşayacağım.
Hayır kabul etmiyorum bunu.

Hiç tanımadığım birini, hayatımda hiç istemediğim için
hep istediğim birine kapıları çarptım az önce.

Her şeyin başı
Bir şeyin sonu olabilir demek ki.

Kazıntı, boğazımda düğümlendi.

Kazıyıp kazıyıp çözemediğimizi,
bak başka biri bizim için çözdü yine.

Ne kadar da beceriksizdik.
O denk gelişe rağmen,
birbirimize denk gelmeyi bile beceremedik biz.
Tanımlanmak istemiyorum evet.
Anlara tıkalanmak istemiyorum.
Değerlendirmeler üzerinden değerlenmeyi hiç istemiyorum.

Saçlarım böyle diye hep böyle kalacak değil,
beni ezberle istemiyorum.

Beklentiler yüklediklerimizden kaynaklanıyor.
Bir şey yükle istemiyorum.
Bekle hiç istemiyorum.

Sanma,
düşünme,
yorumlama,
sadece ol, gör, bil...
Sadece yaşa sen beni.

30 Nisan 2012 Pazartesi

OLSUN OLSUN

Bakıyorum da kendime,
hiçbir şeyi geride bırakmadım.
Zamanın akışını anlayamıyorum pek,
akmış mı bilemiyorum.

Kuşkusuz duygular değişiyor
ama
kendiliğinden mi değişiyor yoksa insan yeni duruma ayak mı uyduruyor
çok da bilemiyorum.

Pek çok şeyi bilemiyorum zaten.
Yaşamın bu kadar içinden geçip yine de
ona bu kadar yabancı olmak
hayatımın başka bir çelişkisi galiba.

Dert etmiyorum pek
ama
bütün yaşamın yükünü ruhunda taşımak da yoruyor insanı.

Onca aşk, onca üzüntü, onca sevinç
hepsini aynı anda taşımak ağır geliyor bazen.

Öyle biri olsaydım
ya ben öyle olsaydım.
Her şey geride bırakılacak kadar ucuz olsaydı...

Omuzlarım çökmüş ama yine de şükrediyorum kendime.
Onları ben sevdim
onu bile sevdim ben...

İNSANLIĞA NOTLAR VOL 5

Ah güzel kardeşim;
birinin seni sevmesinin nedeni her zaman sen değilsindir.
Hareketlenme hemen yükseklere.
İnsanların seni sevme nedenlerini de isteklerini de alma ellerinden.
Haddini bil bir kere.
Seni seveni itin götüne sokmaya uğraşacağına
sen sev iki kere.
Unutma kimse mecbur değil seni sevmeye.
Çaba sarf etmezsen sen de,
istesen de yürümüyor o tekne...

29 Nisan 2012 Pazar

ÖNCE BİR GEL BAKALIM

Olmaz o öyle olmaz.
İçeri alınmıyorsan bir sebebi var.
Hırsa ne gerek var.
Akışı bozunca sen, zaten olacak olan da olamayacak.
Bilmiyorsun ama
dinlemiyorsun da
anlamıyorsun da evet.
Çünkü anlamak üzerine değil, beklemek üzerine susuyorsun sadece.

Olmuş mu bak bakalım.
o karakter sandığın;
Kendini bilmezlikten güç almış, içi boş ego.

Peki olmuş mu bak bakalım.
Hayatlarında var olmadan insanları silmeye çalışmak...
Önce bir var ol bakalım.

Evet ama evet yazarım ben ki bir ümit, düşünesin.
Koyduğun duvarlarını silerek, sözüm ona benliğinden sıyrılarak, düşünesin.

Benim için herkes hiçkimse, hiçkimse herkestir; bunu iyice bilesin,
senden de geçmem ben ama önce ziyadesiyle bir gelesin.

27 Nisan 2012 Cuma

HAR VUR

Parçayım bütünden
iliklerime kadar hissediyorum bunu.
İliklerimi çok hissetmiyorum ama
ayrılık yıkıyor beni, bozuyor sinirimi.
Onca düşmanlık, anlaşmazlık, boş vermek, boşa vermek...
Gören göze çaput bağlama sanatı; insanlık.

Oysa ne kadar da kolay
sıyırınca, kendini kendinden insan.

Yok ama yok sayamam ben.
Aklımda da ruhumda da yer yok hesap defterlerine.
Onun yerine ne defterler var içeride
Ne masallar, ne güzellikler, ne sevgiler, ne sevgililer, ne aşklar, ne ormanlar, ne nefesler var içimde...

Yansın boş ver can...
Ateşin iyisi de kötüsü de candır can...

İNSANLIĞA NOTLAR VOL3

İnsanı yargılama, gerçeklik kadar doğrular da görecelidir.
Önyargılı hiç olma, olasılıklar her zaman hesaplayabildiklerinden fazladır.

Ezbere konuşma, deneyimlemeden edinilen bilgi çok da bilgi değildir.
Övünme, senin için bir bok olan başkası için çok boktan olabilir.

26 Nisan 2012 Perşembe

Kaynağı belirsiz o acı var ya
Sanki ruhum hep yarım...

Belki de bedenin bu kadar kırılması ondan
Ruh sağlam olsa beden çöker mi sanki.

Hastalık insanı bencilleştiriyor.
Sağlamken tamam da kırıkken kim var yanımda...
Verecek enerjim yokken kim paylaşacak benimle...

Ama olmaz biliyorum, o da olmaz.
Sen değil misin her şartta vereceksin diyen...

İçine de dışına da sus o yüzden...

23 Nisan 2012 Pazartesi

HŞŞŞ HŞŞŞ

Bak ne kadar kolay dedim
çünkü bir yerlerde ilişkiler bütünlük için kazınırken
başka bir yerlerde denklikler akabiliyor.
İnsan hep kendi gibisini buluyor da
onu ne yapacağını düşünmekten yapmayı kaçırıyor...
Sus akıl sus biraz...
Ruhum bilir eğer izin verirsem.
Sus akıl sus biraz...
Özüm yürür yolu görebilirsem.

19 Nisan 2012 Perşembe

İŞTEEEEH

Galiba ben de bir tuvalet kağıdıyım senin gibi.
Şikayet ettiklerinle yaşamını süslemek...
Kendine dönmeden, önüne sövmek...
Yo yooo, kızmıyorum asla.
İnsandan fazlasını beklememeyi öğreneli oldu biraz.
Mesele beklenti değil,
her şeyi olmasa da bazı şeyleri bildiğimi bil.
Bir defter var bende
altı üstü bir defter...

17 Nisan 2012 Salı

SALLLL

Aklı çözmek kolay da
iş hislere gelince ortam hep darma duman...
Tanımlamak, tanımak hep çok zor.
Ne hissettiğini bile çözemiyor insan bazen.
Beden olacak bu lanet şeyde nasıl oluyor da her halt
birbirinden bu kadar habersiz, ayrı ayrı çalışabiliyor onu da hiç anlamış değilim.
Hiçbir bok anlamadan, koy ver gitsin galiba hayat.
Ama idine mi koyacaksın, egona mı, ruhuna mı, aklına mı?
Özün otomatik olarak bilir de onu mu yapar yoksa?
Peki özüne yapışmış onca pislik ne olacak, onlar saf hareketi engellemez mi?

Salll be oğlum.
Tamam
ama hangi yöne...

16 Nisan 2012 Pazartesi

İNSANLIĞA NOTLAR VOL4

Aklımı benden iyi gördüğünü sanma.
Hareketlerimin anlamları algınla sınırlıdır.
Algını benliğimle kıyaslama.
Algın deneyimlerinle, gördüklerin egonla sınırlıdır.
Sen de kötüsün benim kadar, sen de kırık, bozuk çünkü sen de insansın benim kadar.

Beni hiç repliğimin olmadığı bir oyunda başrole oturtma...
Seyirci yorum yapar, yorumlarıma göre oyununu bozma.
Kendinden eminsen sen, mesele benim gördüklerim değildir.
Algım deneyimlerimle, gördüklerim egomla sınırlıdır.
Ben de kötüyüm senin kadar, ben de kırık, bozuk çünkü ben de insanım senin kadar.

15 Nisan 2012 Pazar

SOSYAL NAĞĞMELER

nice nice yollar boyunca, nice yüzler gördüm ömrüm boyunca...
saklandıkça yalnızlaşır insan. Yalnızlıksa her zaman yalnız işte...
Hayatıma girenler, hayatımdan çıkanlar, sokaklar...
Saklanmayı bırakanların şerefine, kara çocuk raksı gelsin bandista'dan...

14 Nisan 2012 Cumartesi

I Shit on reality

develer, merceklerindeki bir şey nedeniyle insanları kendilerinden çok daha büyük sanırlarmış...
İnsanoğlu da aklındaki o hastalık nedeniyle etrafındaki her şeyi kendinden daha küçük sanıyor..
Ve siz hala gerçeklikten söz ediyorsunuz...

12 Nisan 2012 Perşembe

SOSYAL NAĞĞĞMELER

kendimi öğretemeyen kadın gibi görüyorum daha çok.
ben bile kendimden sıkıldım, katlananlar sağolsun.
ama gerçi insanlar benimle benim kadar zaman geçirmiyor o da ayrı...
yani düşün; ben bile kendime katlanıyosam senin katlanmanda ne var...

tabii orda rahatsızlık duyduğum şey aslında bu öğretme egosu.
sen kimsin ulan...
mallık bende hakim bey,
cezam neyse zaten ziyadesiyle çekiyorum.
rica edicem kapayın çenenizi.

BEN BEN BEN BEN BEN BEN.....

milletin işi gücü birbirinin üstüne çıkmak arkadaş:
ben senden zekiyim,
ben senden güzelim,
ben senden zenginim,
ben senden bilgiliyim...
tamam annecim de altından da olsa kabın, sen de herkes gibi sıçıyon...
bokla anlayacaksan bokla anla;
üstüne giydiklerin özünün süsüdür alt tarafı.
sen de ayırdıkların kadar insansın,
eksik ya da fazla değil...

11 Nisan 2012 Çarşamba

SOSYAL NAĞĞĞMELER

eğilimler, eğilimler, insanın aklını kör eder.
Düşünmeden geçmesin günün çünkü ezberlenmişlikler özünü lekeler.

OLMAYINCA...

Kim ister hep düşünerek yaşamayı?
kim ister anlam aramayı, görmeyi, farkına varmayı?

Ama kırılma oldu mu işte elinden bir şey gelmiyor.
İnsan kendini aptallaştıramıyor.

O kadar zor ki, belki insanın kendinin bile fark etmediği kötülüğünü görmek,
bu kötülüğe rağmen onu sevmen gerektiğini bilip buna devam etmek...
Dürüstlüğün lanetiyle, en doğru yolu bulmaya çalışarak gördüklerini söylemek...

Yaptığın hatalarını kendi yüzüne vurmak ne kadar zor bir bilsen.
Yanlışlarını fark edemediğin şüphesiyle yaşamak o kadar zor ki.
Ne kadar uğraşırsan uğraş, bir yerde kendine dönüp, sevmeyi bıraktığını görmek o kadar zor ki.

Hiçbir şey bilmediğini bilmenin yükü sırtından hiç inmezken,
kalbinde hep bir yaşam ağrısı varken
Yine de gülümsemek...

6 Nisan 2012 Cuma

SOSYAL NAĞĞĞMELER

olmayınca olmaz ama olunca da olur, heves kırma.
ve
bitmeyince bitmez ama bitince de biter, sündürme.

SOSYAL NAĞĞĞMELER

her şeyin mükemmel olduğu bir yer yok.
yamukluklar da her şey kavramının içine giriyor.
O kadar yüklenmeyin evrene...
Herkes kendini düzeltse evren de şıp diye düzelir o da ayrı...
Kapat gözlerini ve sev kardeşim, eliiiini ver bana...

İNSANLIĞA NOTLAR VOL2

Mutlak gerçek diye bir şey yoktur.
Gerçeklik sadece insanın algılarından ibarettir.
Ve insan algısı, farkındalığına göre değişmektedir.
Bir gerçek başka bir anda gerçek olmayacaktır artık ama demek değildir ki bundan sonra hep gerçek o olacaktır.
Var olduğu sürece insan, bilmeye devam edecektir ve gerçekliği hep değişecektir.

O yüzden de mümkünse karakterini, doğrularını, yanlışlarını, osunu, busunu ve en önemlisi hayallerini gerçekler üzerine kurmamalıdır.
Algılarından beslenerek kurmalıdır.
Algıladıkları yani anlık gerçekliği...
Evet doğru, gerçeklik böyleyse hayal de o kadar hayal değildir ama zaten yaşamı bu kadar renkli yapan da budur.
İnsan bütün bedenini, ruhunu zırt pırt değişen bir temele kurarsa varlık hep sallantıda olacaktır. Ve varlığını sallantıya düşürürsen her an yok da olabilirsin. ve maalesef yokluk da ancak bir yere kadar vardır...

5 Nisan 2012 Perşembe

İNSANLIĞA NOTLAR VOL1

Sevgili insan;

Gerçekliği kafanda çok da büyütme, gerçeklik dediğin sanrıların kurgusundan ibarettir.
Hatanı kabul etmekten çekinme, eziklik çürüklükten iyidir.
İnsanı bilerek incitme, yastıktaki elbet senin başındır.
Küçük Prensi anlayarak oku, prens küçük olabilir ama aklı büyüktür.

4 Nisan 2012 Çarşamba

özlediği bir arkadaşına bunu yazarken ağlayan bir insanım şu an...
Ankaramın bana verdikleri...
keşke kimseleri özlemem gerekmeseydi.
keşke bir an orada, bir an burada olabilseydim.
beden seyahat etmek için çok fazla.
onu üstümden atasım geliyor bazen.

27 Mart 2012 Salı

Ah cahil;
yaptıkların olduklarından ötededir.
Kendine maal ettiklerin,
senden sıyrılıp yakar insanın canını.
gulag orkestarla kimseye çaktırmadan kendimden geçiyorum...
Ruh ne acaip şey, bedene vurmadan hareket edebiliyor isteyince.
Nerelerdeyim şimdi bir bilsen...
Yeşilliklerin üstünde süzülürken ben, ılık esinti yüzüme değiyor.
Bedenim odada konuşulanları duyarken
ruhum uzakları anlamlandırıyor.
Bir aşk var bende
öyle bir aşk ki
kimseye kondurmadan da yaşayabiliyor...

25 Mart 2012 Pazar

İnsan hep hayalini kurduğu, açlığını çektiği şeyleri reddetme çabası içinde sanki.
Aslında herkes birine, bir çembere, bir aileye ait olmanın hayali içinde
ama aidiyetle hep kavga ediyor...

22 Mart 2012 Perşembe

Sindirilmemiş bilgi vücutta yabancılaşma yapar...
Ammman dikkat!
Her duyduğunu alıp satmaya kalkma, otur düşün...

HMM MİSSS GİBİ..

ve hissetmek ne güzel şey...
aanı bilerek yaşamak.
bak elimdeki köfte kokusundan içimde yatan insan belli...
bütünlüğüm kadar yarımsam ne şanslı dünyaya ben hayattayım.
Her insan anlamasa da ağaç sever beni sen merak etme...

Kırgınlık dediğin sadece bir kıvılcım.
Ateşleri yakan düşmanlık değil içimdeki sevgidir...

21 Mart 2012 Çarşamba

delilik rüzgarında...
Olabildiğince bir ve bambaşka...

Her yeni insan
bir umut
her yeni insan
hayal kırıklığı

Sarhoşluk kanımıza kazınmış.
Çirkinlikleriyse yanıbaşımızda.

19 Mart 2012 Pazartesi

hşşş-hşşşş

Kalabalık bir evrenin konuşması çok olur...
Bazen ses yoruyor insanı.

Hafta sonunun sarhoşluğu geçmişken
düzenli pazartesinin sıkıcılığında,
Güneş bahara kaçmışken
Kendi sesimden yoruldum.

Olaylar, üzerine konuşmaya değmiyor.
Çıkarımlar paylaşılmasa da olur belki.
Zaten eninde sonunda yanlış anlaşılıyor her şey...
Kelimelerin içi boşaltılmış,
duygular herkesten çok uzakta.

Sükunet...

15 Mart 2012 Perşembe

SHOW MUST GO ON

Başkaları hep başkalarını oynuyor.
Oyuncuyken seyirci
seyirciyken oyuncuyum.
Sahne hep çok kalabalık ve sesim hiç duyulmuyor.

Olsun, olsun...

Gönlümü koydum ben,
koyduklarımı gönülden koydum.
Bencilliğimden belki
bazılarına da gönül koydum.

Ama olsun, olsun...

12 Mart 2012 Pazartesi

TIKANMA

Bütün dallamalıklarına rağmen kızmadığım insanlar var, acaba dallamalığın boyutundan mıdır insanın özünden mi?
Acaba öz sandığın, senin koyduğun renkler mi kişinin üzerine?

Sanmak...

Gerçeklik gerçekliğini kaybettiğinde artık her şey daha gerçek oluyor.
Sandığını başka bir şey sanmadan bilemiyor insan.
Ama hangi gerçeklik bir sanrı aslında onu da çok seçemiyor.

Kendi içine dönse mesela
anlamaya çalışsa...
Analiz yine.
Analizler de kendi sanrılarıyla orantılı mı acaba insanın?
En derindeki pisliğinle her boka bir bahane mi uyduruyor?
Bazen sevmek bazen silmek için...

PAZAR BÖLÜŞGENLERİ

Bir mangal günü...
Annemin bahçesinde mangal günleri meşhurdur, bize göre...
Hiç zengin olmadık ama bereketi var soframızın, mezeler, etler, rakılar dolar taşar genelde...
Gelenleri hep değişik olmuştur çünkü sirkülasyon iyidir...
Paylaş, gönder...
Ama bir de kalanları var ki onlar, yani bizler, yani çember...

Bölünmüş tayfaların, tahammül edilemez gerginliğinde
Bütünlüğün peşinde koşarken, canımız sıkıldı.

Kuşkusuz herkes bizim gibi değil ama insan bazen diyor ki
en temelinde bizim gibi olsa insan, sevse ayırmadan...

Önemli mi
Değil
Çünkü biz; bizi değiştirmesine izin vermiyoruz dışarıdakilerin...
Dışarıdakiler derken
bizim attıklarımızın değil kendi gidenlerin...
İnsan ayırmayan bizler değersiz çemberimizden kovalamayız kimseyi...
Çünkü o çemberi korumaya değil büyütmeye çalışıyoruz.

Ve ne de güzel bir gündü...

8 Mart 2012 Perşembe

tom waits eşliğinde yazdıklarımı okuyorum, öncelerden beri dertlerimin aynı olduğunu bilmek canımı sıkıyor... dünya bana rağmen hiç değişmiyor ya da benim yüzümden... bir etkim olduğuna inanmak isterim...

6 Mart 2012 Salı

AAARI VIZ VIZ VIZ

Celallenmelerim, sadece yabancılar için, cümlelerimi gölgeliyor.
İfadenin, anlamın önüne geçmesi sıkıntı
ama
belli ki benim sıkıntım değil.

O yüzden sevgili YABANCILAR:
ya yabancı kalmayın
ya da etrafımda dolanmayın...

Çünkü sesim herkes için
alabilen alacak, alamayan kaçacak.
Denklem bu kadar basit.

Antalya'da yağmur var ama hava iyi.
Hava zaten hep iyidir.
Nefessiz kalmasın insan...

Sevgiyle ve saygıyla please.

5 Mart 2012 Pazartesi

Kaygılarından arınabilse insan
kuşkusuz ki daha rahat eder.
Daha dingin, daha huzurlu, daha sakin olur.
Fakat mesele şu ki kaygı taşımayan insan, duran insandır daha çok.
Varoluş bir döngüyse eğer, hareket gerekir.
Dolayısıyla duran insan "yok" olabilir.
Elbette yok olmayı da seçebilir kişi.
Yavan nefes alışlarında,
sakin yokluğuna saklanabilir.
Çünkü hareket, yorar insanı, canını acıtır.
Ama can ancak acıdıkça çıkar ortaya...

BOK SUSTUM

Lan öyle iş mi olur.
Hiç konuşmadan ben nereden bileyim burası doğru, burası yanlış...
Önce konuşup, sonra bileceğim.
Bilince belki susarım...
Tamam insanlar pis, kokuşmuş, bencil, yalnız ve bilmem ne ve bilmem ne...
ama ben olmayayım diye konuşurum işte.
Hepinizi aynı kefeye koyup, uçurumdan sallarsam eğer o zaman ben de hepiniz olmuyor muyum...
Benim umudum sizin pislikten kurtuluş biletiniz...
Hepiniz birbirinizi seviniz...
İnsanı kıymetlendiren başkasıdır,
Kıymetlenmek için önce kıymet veriniz.
Kısır döngü her zaman göte girecek diye bir kural yok...
Bazen döngü döndükçe iyidir.

SUSTUM

diyor ki çok konuşuyorsun.
Diyorum ki haklısın.
ama çok konuşmam sorun değil
haklısın çünkü yanlış yerde konuşuyorum.

Doğru yerde konuşup yanlış yerde susayım ben...
Böylece yorulmaz çene
bıkmaz ruh
vazgeçmez akıl...

DEDİM Kİ...

Ojelerimi sileyim dedim, sonra baktım kendi kendine siliniyor.

Gidecek olan zaten gidiyor, kovalamaya gerek yok demek ki...

Sevin birbirinizi.
Hayatınızdan çıkarmaya değil, hayatınıza katmaya bakın...
Çokunu alırsan, duranı tutabilirsin,
yoksa yanından geçer gidersin de ruhun bile duymaz annecim...

bazen her şey için çok geç olabilir...

1 Mart 2012 Perşembe

ÇOKTULAR

Bir Bülent Ortaçgil sabahındayım.
Pek umut yok içimde.
Daha çok yıkılmışlık var.

Ama olsun sadece yıkım değil hayat.

Fondaki sarhoş dostun bağırtısıyla "saalll be oğğlum" diyenden belli.
Saçındaki rastayı skype skype sallayandan belli.
Kulağımdaki telefonda beni uyutandan belli.
Elinde Poğğça, "hadi kahvaltıya" diye uyandırandan belli.

Mutluluk; hayal kırıklıklarının içinde bir an...

28 Şubat 2012 Salı

I love you all and always...

Canımı acıtıp
bana hissettiren
göz yaşlarımı akıtıp
kalbimi ellerinde sıkıştıran
ruhumu bulandırıp
aklımı kusturan

her insana, gidene, gelene, bir gidip, bir gelene
bardaklar dolusu teşekkürlerimi sunuyorum.

MOTHER ARE YOU WATCHING

Düşünceyi tamamlamışken harekete varamıyor olmak insanda yıkıma neden oluyor.
Üzerime yüklenen, aklen atmak istesem de genlerimin izin vermediği bir tutsaklık içindeyim.
Değerlenmeden var olmak isterdim...
Kontrol etmemek isterken, kontrol edemediklerim yüzünden kırılıyorum.
Parçalara ayrılıyorum,
toplamaya çalıştıklarım bütünlüğe yetmiyor.
Yalancıyım ben,
dolandırıcıyım...
öyle bir dünya yok...
Hayaller gerçekleşmediklerinde üzmesinler diye hep çok renkli...
Uydurduklarımın içinde kayboldum...
öyle bir dünya yok...
İnsanlık, varlık, yokluk...
Kalbim paramparça, atmıyor artık...
Kandırmalarımın yüzeyinde, yüzeysellikle kavga ediyorum.
Hava soğuk...
Yanlış yerlede yanlış çözümlerle
kaybolmuşluğumu kaybetmek için debeleniyorum sadece...
Yüklediklerimden çok daha azı belki her şey ve herkes ve hiç kimse ve hiçbir şey...
Yüklenmedikçe anlamlanamıyor.
Kısır döngüde kendini çizgide sanmak...
Çizgiyi reddederken çizgide durmak...
Değerlenmeden var olmak isterken, değer biçmek...
Evet bir dolandırıcı olduğumu biliyorum.
Kaybolmuşluğun dolu bardağıyım...
Her şey bombok ve ben üstünü çiçeklerle kapatmaya çalışıyorum.
Görülsün diye umarken saklamaya çalışıyorum.
Dengesizliğimin normalliğinde tanımlardan sıyrılmaya çalışıyorum.
Tanımlanmadıkça da acıyorum...
Evet ben çoktan öldüm.
Hayata döndüğüm o hastane yatağında öldüm.
Kurtarılamayacak kadar öldüm.
Her şey için çok geç ve hep çok erken...

27 Şubat 2012 Pazartesi

LOST

O kayboluşta bütün erkimi teslim etmişken
başka bir yerde kaybettiğim bir erk yüzünden
kendimden vazgeçmek...
Bombardıman...

Bir yerdeki kayboluş insanı gererken, başka bir hiçbir yerde huzur verebilir.
Ama kafa hep çok karışık çünkü nedenlerini araştırmak istiyor insan.
Sorgulama bazen sıkıcı.
Belki de gereksizdi.

Bir şeyi yapmam ya da yapmamam gerekliliğini hala sorguluyorsam o soyutlamada değil miyim?

Kırgınlıklarım özümü bozdu...
Geri gelmeliyim...

17 Şubat 2012 Cuma

2

Müzik üstünden silineli çok oldu o adamın.
Aşk da...

Aşk, boş boş dolaşıyor ortalıkta.
Oysa bedenlensin istiyor insan...

16 Şubat 2012 Perşembe

Mutsuz gözleri
rahatsız
ben çaresiz
bekliyorum

BAŞKA İŞTE

Bin bir soru işareti varken ruhta,
göz yaşlanmak için akarken,
beden titrerken...

Başka bir şey varsa, yoksa bile
İçi ısınırsa insanın...

İşte zaman tam da o zaman yok olur.
Zamanı yok edenlerin şerefine...

13 Şubat 2012 Pazartesi

HAD

Acı ise ne kadar ertelenirse ertelensin, çekilecektir.
İçeride hapsedildiği sürece, ruhu kemirmeye devam edecektir.
Ne gülen yüz güler, ne tutan el tutar.
Ta ki acını çekip, yasını tutana kadar.
Peki canım dostum,
Ölünün ardından tutulan yas ölüyü unutturur mu?
Geçmiş, insanın başucu kitabı değil mi?

Severken eşşekler gibi sevmesini bildin; her şeye, herkese, bazen kendine bile karşı durdun da, şimdi olanı kabul etmeyi, neden yemiyor acaba, o güzel yumuşak götün.

Yaşamın güzelliklerini kabul edip, çirkinliklerini elinin tersiyle itemezsin. Bütünü olduğu gibi görecek, onu öyle yaşamayı kabul edeceksin.
Evet büyüksün, kocamansın, pek çok şeyi yönetebilir, kararlar verebilirsin ama tek başına edilgensin. İş yaşamaya geldi mi kusura bakma ama haddini bileceksin.

HİKAAYE

hep aynı hikaye...
Aşk anılarım etrafımda dolanıyor ruh gibi, neyi anlamam gerekiyor?
Her iki tarafın da açısı olduğunu mu, bunu zaten biliyorum ama açılar anlayış yoksunluğunun bahanesi değil...
İnsan birine zarar verdiğini bilerek isteklerini gerçekleştirme çabasına düşmüşse bencilliğinin doruklarında kendini yalnızlaştırıyordur ancak.

12 Şubat 2012 Pazar

VARSAM BEN DEMEK Kİ

Birine demiştim ki seni hiçbir şey için ikna etmeye uğraşacak gücüm yok.
Yoktu da gerçekten olsaydı çok başka olabilirdi her şey.
Ama öyle bir noktaya geldim, o cümleyi kurduğum günden bu yana, sanki etrafımdaki herkesi bir şeye ikna etmeye çalışıyorum.
Kendi rahatsızlığımdan rahatsızım.

Sıkıldım bundan.

Küçük kara balığın da dediği gibi biraz da bencillik lazım bana.

Yorgunum; güzel bir aşkı, acı gerçekleriyle, göz yaşlarıyla, depresyonuyla atlattım.
Atlattım ama aşksız yaşamak canımı yakıyor.

Ucubeliğimden midir nedir, hep yanlış yerlerde yanlış çabalar harcıyorum.

Neden söylemek zorundayım ki bunları.
Çünkü başkalarının sorunlarını çözmeye uğraşmakla çok meşgulum. O iş için hep güler benim yüzüm.

ama fuck it.
Yeter bence...
Benden bu kadar galiba.

10 Şubat 2012 Cuma

Beni mecbur ettiğin sessizlikte utanarak yazılarını okuyorum.
Ben mi yazdım yoksa sen mi, emin bile olamıyorum.
Merak ediyorum...
Belki de bu kadar benzediğimiz için birbirimize.
Aklımız, ruhumuz bu kadar denk olduğu için belki de.
Oysa ben kadınım...

9 Şubat 2012 Perşembe

ama yine de sen neden gittin.
bak daha neler vardı çözeceğimiz, kaybolacağımız zamanlar vardı.
sandığım kadar gerçektin biliyorum, gerçek olduğun kadar hayal...
bir geri zekalıya geri zekalı olduğunu anlatmak mümkün değil, benimki neye denk geliyor onu da hiç bilemiyorum. İyisi mi siz, kendi çöplüğünün kralları, pisliğinizle övünmeye devam edin. Belki sen başaramadın ama ben gittim.

7 Şubat 2012 Salı

SES-NEFES

Gözleri kapanmış, ağzı titriyordu.
Ruhtaki bozukluğun bedene vurmuş hali.
Gözlerinden akan yaşların farkında bile değildi.
Sesim aklına gitmedi.
Elindeki elimi hissetmedi.
Korktum.
Bir insanı, bir an için kaybetmek kabus gibi.

Derin nefes al.
Aldığın nefesi algıla.
Nefes alıyorum, nefes veriyorum.
Beni duyuyor musun?
...

Yardım edememek insanın içini yakıyor.
En çok o zaman istiyorum ki olsun bir Tanrı.
Ben yapamıyorum, o yapsın.
Nefesimi veremiyorum, o versin...
Ama yok işte yine yok...
Hastane köşelerinde, tanrının yapmadığını haplardan ummak...

I could almost go there...

Dinlediğime değiyor...
Düşündüğüme de...

Dans ederim ben düşünmemek için...
Müzik düşüncelerime yelken olurken
müzik düşüncelerimi saklar...

LEKE

Ekranda duran kanı inatla temizlemiyor gibiydim.
Oysa sadece umursamadım...
Gördüklerimin lekeleri, görmemi engellemeye yetmez...

YOKSAM DEMEK Kİ

Nefret ediyorum bütün sevgililerimden.
Beni bıraktıkları için...
Onları bırakmadığım için...

Hepsini ölesiye seviyorum.
Beni bıraktıkları için...
Onları bırakmadığım için...

Kendimden nefret ediyorum.
Kendimden sadece nefret ediyorum...

6 Şubat 2012 Pazartesi

DUR

Kalabalık iyidir...
Bazen de kalabalıkta yalnızlık iyidir.

Dengesizlik bir an hali..
Bir an çok iyi olup, bir sonraki an pisliğe gömülebilir insan...

Bıkmaz gibi görünüyorum biliyorum ama bıkıyorum hem de bir anda.
Çekilmez biriyim işte o an.
Biliyorum.
O da bir an.
Her şey sadece an...
Hayatım dediğin bok;
anlar toplamı bir boktan ibaret.

Yeni kelimem de ibaret...

Sanırım ibaretlikleri fark ediyorum bu zamanlarda.
Zaman ne acaip.
İnanmıyorum bile ona ama bunu kanıtlayamıyorum.
Değişim mi bu?
Değişiklik her zaman sancıyla gelir...
Hiç kimse kendimden daha fazla kandıramaz beni...
O kadar istiyorum ki dolsun o bardak, içine tükürüyorum...

5 Şubat 2012 Pazar

DEFOL

İnsan ne kadar açık olursa olsun
hiçbir zaman gösterdiklerinden ibaret değil.
Tahminleri bir kenara bırakmak gerek belki...

Kelimelerime başka cümleler uydurulması beni bu kadar rahatsız ederken
hareketlerin altını doldurur buluyorum kendimi.

Olmuş olan olduğu kadar aslında
biliyorum bunu...

Unutuyorum bazen, egom var benim lanet olasıca.

4 Şubat 2012 Cumartesi

KAFA 2

Tanımlayamadıklarım...
anlayamadıklarım...
Sadece ben değilim ki
anlamam için anlatılması gerekir.
tanımam için tanıtılması gerekir.
Ne yani hırsızın hiç mi suçu yok...

KAFA 1

Uzak kaldıkça uzaklaşıyor insan kendinden.
Başka biri mi oluyorsun acaba artık.
Değişim vazgeçilmez ama geçmişteki seni özlemek...

Güzelleşmek isterken çirkinleşiyor muyuz?
Ruhun estetik ameliyatı...

hayır
savunmam ondan kendimi
Kanıtlamak istiyorum;
insan pisliği insanlığın üstünü örtemez...

Kendimi çok seviyorum, kendi kendimi tam istediğim gibi yarattım...
Kendimi bilmez bir anda soktuysam ruhuma silikonları
bu karmaşıklık onu çıkarma çabasıdır...

3 Şubat 2012 Cuma

Debelenmeler...
Çok şey bekliyorum.
Konuşmaktan vazgeçmeliyim.
Yok olsam yine.
Hiçliği kaçırdım
hiç değilse yok olsam...

mousoleum

Çünkü bir tek dans ettiğim zaman hiçbir şey düşünmüyorum dedim.
Tamam başka bir şey söylemene gerek yok dedi.

Ama o sadece bir andı...
Uzun süre anılmayı hak edecek bir an...

EKSİK

Hiçbir anlamı yok ve ben yine de çaresizce bağlanmak istiyorum.
Gerçeklemek için gerçeklenmeye ihtiyacım var.
O kadar şüpheliyim ki
ve evet çok düşünüyorum
her şeyin basit bir açıklaması var
ya da her şeyin karmaşık bir analizi...

1 Şubat 2012 Çarşamba

İS

Kalbimde bir ağrı var bu sabah...
Bu zamanda değilim, bir zamana sıkıştım kaldım.
Kırılmalar yıktı beni, belki de bittim sanki.
Onu yapmasaydın,
bana bunu yapmasaydın.
Sen kimsin ki... kimim ben...

Tanıdığımı sanmaktan da,
tanıtmaya çalışmaktan da usandım bu sabah.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Beden ne kadar yük insana...
Bütün dünya benim olsa gerçekten,
yok yok ben bütün dünya olsam aslında...

Özlediğim yerlerde, özlediğim insanlarda dolaşsam özgürce...
Yeni yerler olsam özleyecek...

Küçücük bedenine hapsolmuş insan ruhu,
özgürlükten bahsedecek cesareti nasıl buluyor ki...
İnsanlık biraz da küstahlık belki.

VEZİR-REZİL

İnsanın canını en çok aşk acıtır.
Gittiğini göremediğinde...
Yok anlamı dünyanın, dünya da yok artık biliyorum...
Kadın gittiyse gitmiştir ama dünya sen göremesen de burada...

Acıya da bağlanabilir insan.
Yapmasın insan onu.
Geçerken zaman gelene bakabilsin mesela.
Geçmekte olanın geçip gideceğini bilsin.
Çeksin çeksin, ne zaman bittiğini görebilsin.

26 Ocak 2012 Perşembe

YETMEEEZZZ

Neler var yazdığım...
Kızgınlıklar, aşklar, karışıklıklar...

Üzüntüsüne sevinen bir ben mi varım bilmem şu hayatta...

Ya olmasaydı o aşklar, o acılar, o karışıklıklar...
Ben de karışıklıkta kaybolup gitmez miydim.

Ama bak tam buradayım.
Bütün benliğimle
Bütün senliğimle...

Ben john malkovich olamıyorum belki ama kafamın kapıları ardına kadar açık.

25 Ocak 2012 Çarşamba

LIVE ON EARTH

Yaşanacakları konuşmak yerine onları yaşamak gerek.
Yoksa bir bakmışsın; yapmadıklarını özlemektesin.
Olasılıklar her zaman görebildiklerinden fazladır.
Çünkü sen sadece bir insansın ama yaşam daha kalabalıktır.

24 Ocak 2012 Salı

SÜS

insan bazen söyleyecek bir şeyi olmadığı için, bazen de söyleyecek cesareti olmadığı için susar.
İçini doldurayım diye bana bırakırsan, benim cümlelerime mahkumsun...
Ve ben konuşuyorum evet çünkü varlığım özgürlüğe düşkündür...
Normal olan bu gibi geliyor.
Hissetmeden var mısın ki...

Yalnızlığım aklımda baki,
bedenim, ruhum her zaman kalabalık olacak...

EXIT

Bir duyguya kapıldın mı ondan uzaklaşmak istemiyorsun.
Oysa
İnsanlar bazen, onlara yüklediklerinden ibaretler.

DOMUŞUK

Saçmalığın ortasında, iki mumla, romantikleşen biziz,
düşüncesizliğin dibinden düşüncelere dalan...
Düşler kurup, onlara inanan...
Yokluktan varlık çıkaran...
Çıkarımdan tüme varan...
Hayatımdaki insanlar, hayatıma giriveren insanlar, hayatımın insanları...
Sizleri çok seviyorum...

İNCE BARDAKTA

Sanat Müziğiyle, Fasıl ekibiyle, Bülent Ortaçgille, etraftan gelen dans müziğiyle, canlı insanların canlı müziğiyle, bluesla, deniz dalgasıyla, sessizlikle...

En ruhuma değenle, az değenle, hiç değmeyenle, kalabalıklarla, yabancılarla, sevgililerle, aşık olduklarımla, aşık olanlarla, dostlarımla, kardeşimle, annemle...

Küçük kulübelerde, büyük lokantalarda, sıcak evlerde, soğuk sokaklarda, ıssız kentlerde, kalabalık şehirlerde...

Ne çok rakı içtim...
Daha ne çok içesim var...
Hayat bu kadar işte...
Rakı kadehi ve onun yanındakiler...
O yüzden; RAKI CANDIR...

Dubleden bir parmak fazla, az su, bol buz lütfen..
Gerekçelere hiçbir zaman inanmadım ben.
Daha çok, sonucu süsleme çabaları gibi gelir bana.
Çünkü her şey sadece insanın kendi elindedir.
Özgürlüklerini başkasına teslim etmek de bir karar.

Pişmanlık bazen düzeltmeye yetmez.

23 Ocak 2012 Pazartesi

şartlarımı yüzümü güldürene uydururum ben,
ne de olsa çok denk gelen bir şey değil mutluluk...
Sömür sen beni.
Çekebildiğin kadar bilgi çek içimden.
Düşüncemden düşünceler üret.
Kızgınlıklarım, sana vermek istediklerimin altında erir gider.
Yeter ki Sen; gör, öğren, değiş, değiştir...

SUNRISE

Ruh nedir bilinmez ama benim kesin olarak bildiğim bir şey var ki;
bazı ruhlar birbirini çeker, birbirine değer.
Böyle zamanlarda MS 2150'yi düşünürüm, orada bunun bir açıklaması var yazar Thea Alexander'a göre. "Ruh ikizi bir tane değildir insanın, çünkü aslında hayat da bir tane değildir. Bir hayatında annen, bir hayatında sevgilin, bir hayatında arkadaşın olmuş olabilir ruh ikizin. Ve sen içten içe onunla arandaki değişik iletişimi hissedersin."
Şanslıyım ki ben; ikizlerim hep etrafımdalar, bedenlerimiz birbirinden uzaklarda, çok uzaklarda, olsa bile ruhlarımız hep yanyanadır.
Ümitsizliğe düştüğümde, alt gerçeklik bana bunu unutturmaya çalıştığında, onlar hep, o uzaktan, ruhuma dokunurlar. Ve işte, tıpkı bugün olduğu gibi, ben yine güzelliklere doğarım...

20 Ocak 2012 Cuma

There is no business like show business

Kaybettiklerim, kazanma olasılıklarımın yanında gidenler sadece.
Milyonda bir'lik kazanma olasılığım için milyonunu kaybedebilirim ben.
Kimse beni, böyle vazgeçiremez.

O kadar paylaşıma, aslında sen hiç değişmemişsen...
Korkuların, dürüstlüğüne engel olduğunda...
Yalanını haklılığının kanıtı yaparken...
Hala göremiyorsan yıllardır sana gösterilenleri...

Kayıpsın işte sen.
Bunun için üzüntüm bir ömür, pişmanlığım iki dakika sürecek.

DOGS IN ROADHOUSE

Bizler nefret ettiğimiz insanlığa inanan ucubeleriz...
Bütün bildiklerimize rağmen çocuk hayallerimizle gülümsüyoruz şeytanlara...

Geleceğin belirsiz, sonun çok yakın olduğunu biliyoruz.
Elinde bıçak tutana sırtımızı dönmemiz de bu kabulleniştendir.

19 Ocak 2012 Perşembe

Yediği bokun sorumluluğunu sürekli başkalarının üstüne yıkıp,
pişkin pişkin kendini haklılığın ihtişamına kaptıran sümsük insansılar...
Çok istiyorum sizleri de sevmeyi ama olmuyor işte elden ne gelir.

NOT A FISH

Her şeyi bilmiyorum ki ben.
Bir insan ancak kabul edebildiğine inanıyor galiba.
Aklını kendi şekillendiriyor sonuçta.
Ne dersen, kim ne derse
Etki altında kalmamalı zaten.
ama onlara da inatçı diyoruz.
oysa bildiğin yoldan yürümektir o
ki sandığın yolda bildiğin yol aslında.
İnsanlığın sorunu şu:
Bir kavramı kavrayabilmek için karşıt bir kavrama ihtiyaç duyduğu halde karşıtlıkları kabul etmek istemiyor.
Mutluluk ne halttır anlayabilmek için
olmadığı durum olan Mutsuzluğa ihtiyaç duyuyor
ama o ihtiyacı tümden reddediyor.
Bak yine her şey birbirinden bağımsız gibi gelmeye başladı.
Kafasındakini net ifade edemeyen kişi, debeleniyor.
Olsun debelenmek de iyidir.
Netice itibariyle düşünmek tam olarak da bu demek değil mi?
Yoksa belli cümleleri kafanda döndürüp durmak düşünmek olmuyor.
Yani "bugün hava çok güzel" bir düşünce değil, bir tespit.
O noktaya gelene kadar yaptığın şey düşünce oluyor.

Maalesef tembelleştirilmiş akıllar, başkaları tarafından kafasına kazınan bütün tespitleri kendi düşünceleri sanıyor.

Hava güzel
adam güzel
kadın güzel
bu bir bardak...

18 Ocak 2012 Çarşamba

GALİBA POYRAZ

rakım 3 duble...
Sevildiğinin garantisi gözün kapalıyken bildiğin yerde...
kesinlikle kedimin ellerinde...
Annem hep başka yerde, hayali başka bende...
Mutluluğumun verdiği mutsuzluk canımı acıtırken, aklımda bir yağmur, gözyaşlarıyla bezenmiş...
Kalbim acır benim, biliyorum çünkü var.
Reddetmek seçenek değil,
vurulmuşluğun sonucu asla kendini kaybetmek değil.
Ben de biliyorum çoktular ama hiç yoktular,
en az benim kadar.

SENSİZ OLMAZ

Bak.
Anlamak çözmeye yetmez,
bazen çözmek de gerekmez.
Kabullenişin güzelliği zorluğunda saklı...

Hayatımın şansları..
Farkında olduğum, farksızlık, bir o kadar ayrılık...

Hayat, yaşam, varlık, yokluk...
Hepsi özde gizli ya da gizli özde...

17 Ocak 2012 Salı

SLOWDOWN

Yavaş bir şehre taşınıp yavaş yavaş yok olasım geliyor.

Kabul etmeyerek, yok saydığımı sandığım gerçekler
acıyla yüzüme vuruyor.
Yüzüm de acıyor, ruhum gibi.
Varsa
yoksa...

16 Ocak 2012 Pazartesi

Freedown

Özgürlüğümün tadını, kendimi tutsak ettiğim şeylerle alabiliyor olmam ne acı.
Evim, müziğim, türk kahvem, sigaram, içkim, anlatmaya duyduğum açlık...
Hepsiyle, aklıma yüklediğim her yeni bilgiyle, her yeni insanla biraz daha bağlıyorum benliğimi.
Ama bir umut; belki de Özgürlük tam olarak da bu demektir.
Özgürlük; kendi tutsaklığını seçebilmektir...

YİNE YANN

yann tiersen...
Kalbimde sancı, midemde kelebekler...
Aşk buysa işte tam da buysa,
benim için her notanın bir bedeni de vardır.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Little boys in fucking heaven

"Biz anları, anlarda kalsınlar diye değil anlara katsınlar diye yaşarız."

Bunu evirip çevirip bir tarafımıza sokmaya kalkma.
Anlarımızı pişmanlıklara dönüştürme.

Anla:
Üstünü toprakla örtsen de kokusu etrafa yayılır.

10 Ocak 2012 Salı

...

O kadar çok öldüm ki...

Kalbini alır ellerine,
acımasızca sıkar, parçalamaz, sadece sıkar.

Kalbinin nefessizliği aklını hapseder, vücudunu yok eder.

Ölüm; her seferinde biraz daha öldürür insanı...
Yavaş, yavaş...
Gün gelir, hiç ölemez olursun.

Ve ben;
O kadar çok öldüm ki...

6 Ocak 2012 Cuma

HAYAL'ET

Hayal kurmak için çok mu geç?
Hayat gerçekten geçip bitiyor mu?
31 yılda hatırladığım anlar, toplasan 2 yıl etmez,
bedenim 31'den de büyüktür belki ama anılarım 2 ediyor.
Akıl, bedenle denk gidemiyor,
beden gidince akıl gerçekten gidiyor mu?
Hayaller için beden gerekir mi her zaman?

Gerçek nedir bilemezken hayalleri hayal yapan ne ki?

5 Ocak 2012 Perşembe

CONNECT

Bu güler yüze,
ne kadar parçalanmışsa içim...

Saklıyorum.
Kendimden saklıyorum kendimi.

Düşünmek de acıtıyor canımı.

Çaresizce bağlanmak istiyorum.

Olmuyor.
Olmaz ki.

4 Ocak 2012 Çarşamba

HAPPY NEW YEAR

Gözünün ortasına yediği darbeden mi,
yoksa hiç durmadan içtiği içkiden mi?
Gecenin bir köründe,
yanında yatanın yüzüne, saçlarına bulaşan...
Sadece yediklerinden mi
yoksa biriktirdiği mutsuzluk mu çıkan?
Arasam mı?
yoksa çamaşır makinemin üzerinde kedim...