30 Eylül 2011 Cuma

LIGHT MY FIRE

Eski kafalıyım bugün.
Topuklu ayakkabılar, yırtmaçlı etek, sabahtan beri...
Evimin altındaki simitçi dükkanının kokusu bu saatlerde gelmeye başlıyor.
Sıcak..
1999, aşık gibiyim.
Orası da böyle kokardı.

Riders on the storm....
Odam, Ankara'nın bir yerinde, kim bilir bu sefer hangi yerinde.
Bira var elimde, bazen şarap, mutlaka sigaram...
Sigaram...
Bıraktım onu.
Dışarıda da var yağmur. Ankara'da çok yağar. Kapalı yağar.
Riders on the storm...
Deri ceketim, sigaram, Kızılay...

Eski kafalıyım bugün.
Gün geçtikçe yok olan benliğimi özlüyorum.

Carry me caravan take me away.

Ya da ben zaten çok uzaktayım...

25 Eylül 2011 Pazar

İZ DÜŞ

Bir hata yaptım.

O kadar üzgündüm ki
Ne kadar sevildiğimi unuttum.

Sandım ki ben
sandım ki aşık olunacak biri değilim.
Aşık olmak için çok açık.
Aşık olmak için çok güvenilmez.
Aşık olmak için çok...

Hata yaptım.

O kadar doluydu ki kafam.
Attım.
Mektupları, resimleri, küçük notları...
Herşeyi attım, okumadan, ne olduklarına bakmadan...
Hayatında iz bırakmadığım insanların, hayatımda iz bırakmasını istemedim.

Hata yaptım.
Bıraktığım iz, elimdeki yüzlerce kağıtta duruyordu.

Şimdi sadece defterlerimin arasında bulduklarımla yetiniyorum.
Yarın yetinmem gerekmeyecek belki ama bugün...
Onunla aynı masada olmadığım ve arkadaşlarıyla tanışmadığım için bana içerlenen bir sevgilinin küçük notunu okurken...

Sevgililerim...
Beni sevdikleri, sevmedikleri, unutamadıkları, hatırlamadıkları her an için...
Sevgililerimi izlerim için seviyorum, izleri için...

23 Eylül 2011 Cuma

sorry

Bazen kırıcı oluyorum galiba.
Yaptıklarımdan ya da yapmadıklarımdan,
söylediklerimden ya da söylemediklerimden...
Sınırını bilmiyorum.
Nerede, ne kadar, nereye kadar...
Sınırımı bilmiyorum.
Bencil miyim?
Başka türlü nasıl olur onu da bilmiyorum.

18 Eylül 2011 Pazar

Fısır Fısır

Aklındakilerin milyonda birini bile söyleyemeyenler var.

Zaman geldiğinde, çıkmalı kelimeler ağızdan.
Can acıtabilir evet.
Göze alabilmeli insan.
Bazen kaybetmeyi de göze alabilmeli.

Yüzünüze vurduklarım dostlar, başkalarının düşünmedikleri değil
başkalarının söylemedikleri.

11 Eylül 2011 Pazar

KUPA KIZI

Kesinliğinden emin olduğum tek şey; hiçbir şeyin kesin olmadığı.
Belki kendime dair bulduğum en büyük şey bu

Ve doğasından ötürü de tam bir çıkmaz sokak bu. İçinden çıkılmazlığı insanı büyülüyor.
Gerçek dünya böylelikle tam bir hayal dünyası oluyor insana.

O yüzden de hiçbir şeye normal tepkiler veremediğin gibi normal etkilerde de bulunamıyorsun.
(NORMAL:genelin kabul ettiği davranış, yaşam ve kişisel algı biçimi)

Heyecanın çok fazla, üzüntün çok fazla, eğlencen çok fazla, yaşadıkların ve yaşamayı beklediklerin hep çok fazla.

Gerçekliği kesin olan bir yaşamda, sen anlaşılmaz ve saçmasın.

Hayat; bildiğimiz, keşfettiğimiz kadarıyla, olduğu ve olmadığı kadar güzel.
Onu bu hale getiren tek şey de bir zahmet şahsın kendisi oluyor.
Hayallerini gerçek yapmak insanın ne kadar elindeyse gerçeklerini hayal yapmak da o kadar elinde.

3 Eylül 2011 Cumartesi

YANN

Müziklerden silindi izler...
Amelie
Yann Tiersen...
O piyano, bir piyano...
Duyguyu bu kadar çoğaltabilmek...
O piyano, bir piyano...

İYİ GECELER

Bekleyince belki ya da eninde sonunda
kendine dönüyor insan.
Dengeler kuruluyor.
Güzel bir gecenin ardından, o geceyi güzel yapan şeyleri düşünüyorum.
Beklenmedikler her zaman beklenmedik güzellikler mi getiriyor nedir.
Sanki.

Beni yok ettiğini sandıklarımla görüşmek ne güzeldi dün gece.
Ellerinde kahveleri, gülen iki yüz.
Yanlış anlaşılmalar duvarı..
Konuşmak anlattığın gibi anlaşılmaya yetmiyor
konuşmamak...
Ama eninde sonunda, bekleyince belki...
Okullu olmuş genç adam diyor ki "senin sayende".
O cümleyi duymak
o cümleyi duymak...

Yeterince bekleyince...
Beklenmedik bir anda.

Kimin kime neyi hatırlatacağı belli olmuyor.
O cümleyi duymak..
Herkes kendi seçimlerini yaşıyor..
O adamın da kendi seçimi ama içinde bir parça ben varsa...
Belki
Sanki