31 Ağustos 2011 Çarşamba

ÇIPLAK

Perde açıldığında gördüklerin hoşuna gitmeyebilir.
Yarattığın yalanları, kendi ellerinle silmek hiç zor olmuyor o zaman.
Olmayan bir şeyi var sanmak...
Birşeyin olup olmadığını bilmemekten daha kötü...
Her zaman pisten daha pisi var galiba.
"Birşeyi yaptığın için pişman olmak, yapmadığın için pişman olmaktan iyidir"
Bilemiyorum.
Pişmanlığı sevmiyorum.
Kendini suçlamak işte.
Kendimi sevmek istiyorum ben.
Olduğum her şey için.
Sandıklarım, varsaydıklarım, yaptıklarım ve yapmadıklarım...
Herşeyimi sevmek istiyorum.
Ama o da doğru değil galiba.
Herşeyimi bilmem gerek.
Sevmeyebilirim bazen.
Kendimden çok şey beklememem gerek.
Kendimi kabul etmem gerek.
Yaptıklarım, yapmadıklarım, olduklarım, olmadıklarım, var ettiklerim, yok ettiklerim...
Yazık da değil bazen.
Bana yazık...
İyi niyetimi açlıklarımla kötüye kullanmış gibiyim.
Herşey benim kabahatim.
Ve olsa...
Denk gelince...
Yine yapacağım...
Bile bile, yok sayarak...
Sonra sayarak...
Yaşam pişmanlıklardan ibaret belki de.

KEDİM ELİMİ YERKEN BEN....

eve gelirken aklımda bir şeyler vardı, twitter'a yazdıklarım kesti beni.
Her geçen gün daha az kelimeyle daha çok şey anlatasım var.
Ama anlatmak anlaşılmaya yetmiyor...

aman yaa salla gitsin işte. salla.. shake your body...
Nature of inviting... IAMX

Everybody says I love you.
Çok küçüktüm woody allen sevmezdim. Meğer görmezmişim.

İnsanın aklı yettiği kadar yaşı da yetecek bazen.
Akıl yaşta değil baştadır ama aslında baş, daha çok yaşta galiba.
Değişik...
Dağınık..
Hep toplu olacak diye de kural yok, zaten pek de kural yok yaşamda...
Sadece mış gibi. Değişmeye açık kurallar...
Değişmeyi severim.
Değişiklikleri her zaman sevmiyorum.
Kedim elimi yerken işte ben bunları düşündüm...
Acıttı...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

YAĞMUR YAĞAR

Paths of Glory ile Potemkin Zırhlısını birbirine karıştıran bir kişiyim ben bazen.

Kafada yer açmam lazım.
Bu sebeple unutacağım anılar, unutacağım insanlar...
Kızmayın bana,
benim için unutuldunuz o yüzden bunu kendinize yapmayın.

İsteyince hatırlatmasını bilin.
Mesela yağmura yakalandığımız yerin google earth'ten fotoğrafını alıp, gönderin.

ACCROSS THE UNIVERSE

Çok mu biliyorum ben.
Çok mu biliyorum.
Öğrenmeyi biliyorum.
Onu öğrendim.

Yaşıyorum ki ben.
Sandıklarımı da yaşıyorum.
Herşey benim bu dünyada.

Başka yerler de benim.
Bir benim bu dünyada.
Bir başıma değil ama.
Kalabalığız biz.
Yaşasın kalabalığız.

RED DRESS

I'd rather dance with you than talk with you.

Keyif işte.
Gecenin bir körü, keyif aldığın insanlarla vedalaşma zorunluluğu duymadan...
Gecenin körü, elimde bir hareket, kulağımda müzik, hareketler olabildiğince özgür, sokaklar olabildiğince benim...
Bazen korkarım eve yalnız yürümekten,
bazen elime çaldığım iki yasemini sıkıştırıp...
Şortumun cebinden kokuyor odama.
Çıplağım..
İnsanların merak ettiklerine özgürce, kendimce, kendimmişcesine bakıyorum.
Bira güzel bişey.
Karanlık bir yerim var.
Kopmak istiyorum kendimden.
Dengelerimi sallamak, yok saymak, yok etmek...
Ama kendim varım en büyük engel.
Yaşam seçimlerinden ibaret...
Sadece senin...
O kadar büyülüyor ki beni.
Orada dinlerken aklımda kalmıştı.
Güzel sahne...
Roxanne... you don't have to wear that dress tonight...

23 Ağustos 2011 Salı

BLACK MAGIC ME

Ne güzel işler ya. Fleetwood Mac'ten Black Magic Woman.
Yeniden açıyor gibiyim gözlerimi.
Hazzın son noktasında...
Kendi başınalıktan keyif alma durumu...
Kendine gelme.
Hani böyle eziklikten kurtulma sanatı.
Sinema.
Görsellik.
Görsel Sanatlar.
Sinema.
Çoklu fotoğraf.
Güzel iş.
Milyonlarca film var izlenecek.
Milyonlarca insan tarafından yaratılmış milyonlarca dünya.
Gerçeklikten çıkmak için o kadar çok yol var ki.
Neden koysun, sadece düzen.
Düzen içinde bir düzensizlik hali.
Dengeli yaşam.
Dengeli kaçaklık.
Kaçaklık değil pek, tercih meselesi.
Kafandakiler yaşamındakilerden çok olunca...
Müzik dinlemek gibi.
Güzel bir film yapmış biri.
Milyonlarca kez gir içine.
Hisset.
Yaşa.
ol.
Renk.
Sinema.

MSN GUNLUKLERI

.... says:
hop
nobody says:
hop to you
naber
.... says:
iyidir
senden naber
nobody says:
gözlerimden uyku akıyor desem yeri akıyor hakkaten tutamıyorum böyle
ama iyiyim çok
.... says:
iyi masallah
ne uykusu uzun gecelerr?
nobody says:
masallah masallah internet bağlattım, klima taktırdım, true blood seyrettim günlerdir dün gece geldim anca son bölüme
şimdi bekleyeceğim yeni bölüm yayınlansın
uzak çok uzak yerlerdeyim yaaani
.... says:
pravo
nobody says:
sen neler yapıyosun
.... says:
sinopa tasiniyoz biz
nobody says:
nee neden ki
ne yapacaksınız ki orda
.... says:
balikci olujam
nobody says:
offf allaaam saçmalama esrarkeş olacan,
yaani loser olucan
bi kızın içini dışına çıkarıcan
ondan sonra da kendini kovdurucan. hop tanıdık hikayeler
.... says:
haha
yok be
esrar icmiyorum tedavi oluyorum ki
nobody says:
yaa yerim o tedaviyi ben
.... says:
ne alla alla mis gibi tedavi
nobody says:
hee hiç ağzına koymuyosun yaani
.... says:
hapis zoruyla olunca baya bi ise yaradi
nein
tertemizim
nobody says:
ne zmandır
.... says:
as clear as shiny sky
cok
7-8 aydir
nobody says:
hmmm iyi o zaman keep it up then
ben de sigarayı bıraktım
bi hafta oldu
kendimi çok başarılı buluyorum
.... says:
anaa o cok iyi olmus bak
nobody says:
valla iyi oldu bence de
zararından falan değil de en çok bağımlılık sıkıyodu beni
arada içebilirim ok bana keyif verirse
ama o da galiba anca tütün falan olacak çünkü bi kere bırakınca çok pis geliyo bu hazır sigaralar
.... says:
yezz
bir hafta az ama
bi 5-6 ay gecsin sonra dene
nobody says:
daha önce de bi dört ay bırakmıştım ama o zaman daha çok herif içmiyo falan diyeydi böyle kendimlik bi karar değildi. Nitekim herif bi terk etmişti o zaman başlamıştım.
Şimdi kendimi kasmıyorum hiç.
.... says:
iyi o zaman
nobody says:
yepp
o depresyonu attım üstümden bu aralar fırtına gibiyim. ilacı falan da bıraktım. oo yee yani, kendimi güçlü hissediyorum bayaa
tabii bi taraftan lan bu kötülüğün yanılsaması mı yoksa da demeden edemiyorum, o da ayrı
hayat ne acaip yaa
.... says:
ammaan manik filan..allah korusun
nobody says:
yok be. bi kere ben seviyorum ki yaşamayı, kendimi falan, biraz ukala ve kendini beğenmiş bile diyebilirsin belki ama ben ona da kendini bilmek diyorum ki bu da kulağa felaket geliyor olabilir :) bu kadar isteyince insan düzeliyo yaa
gerçekten de karanlıklarda gezesim yok. kaç yaşına geldik anasını satayım. eğlenip arada, çıkayım o çocukluktan
insan aptallaşıyo ya farkına varamadan
anaaammm bi yazasım gelmiş benim sana yazacağıma bloga yazsam ya
.... says:
hahahaha
nobody says:
e öyle valla harcıyorum düşünceyi gibi oldu.
.... says
gevende dinle
nobodys says
valla şu an paul rogers çalıyo
.... says
nobody says
.... says
nobody says
.... says
nobody says
.
.
.

18 Ağustos 2011 Perşembe

SORU İŞARETİ

Garip haller...
Bir değişimin sancıları içindeyim...
Biliyorum, gidiyorum...

Kötü mü, daha travmalı, daha kırgın, daha korkak...
Soru İşareti:
Neyim ben.
Ne olacağım.

Birşeyler, birşeylerin tetikleyicisi olabilir.
Tetikleyici sebep değildir, araçtır sadece.

Aldığım yaralar ve delikler gösteriyor ki;
Eğer bu hayatsa, benimse,
Biryerlerde, birşeyleri...
Sadece ben, yanlış yapıyorum.

Garip haller...
Kendini çözmek, işin en zoru...

16 Ağustos 2011 Salı

ARTIK

Çok mu doğruyum.
Belli ki değilim.

Kim ki doğru...
Yine de ben, doğru bildiğimi yapardım...
O da değişti artık.

Belki de ben de vazgeçmeyi öğrendim.
Kendimden de vazgeçtim galiba.

Canımı acıttı.
"Elif adam gidiyor" dedi kız "nedense sana söylemem gerektiğini düşündüm, böyle gitmesin belki konuşmak istersin".

Konuşmak isterdim...

Derdim ki,
Ne yaptıysan, ne yaptıysam
sadece bildiklerimiz onlar...
İnsan bilmedikleri için suçlanır mı?
Suçlama beni, suçlamıyorum seni.
Mutlu ol sen, bir zamanlar beni mutlu etmiştin.
Mutluluk mutsuzluktan iyidir.
Bana verdiklerin için mutlu ol.
Hayatın; hayal ettiğin, çaba gösterdiğin kadar olsun.

Derdim ben.
Vermediği selamları hesaplamadan,
gidişine hatır derdim.
Ama demedim...

Beni önemsemeyeni önemsememeyi öğreniyorum galiba.
Sanki öğrenilmesi gereken, güzel birşeymiş gibi.
Artık ben de herkes gibiyim...

GEZGİN

İşin enteresan tarafı:
ben bu kadar açıkken,
ne kadarsam o kadarken...

Niye bu kadar zor oluyor, hayatımdaki insanlar için beni anlamak.
Çaba yok çaba...
Kimse anlamak istemiyor.
Kimse merak etmiyor.
Kimse önemsemiyor.

Neden:

İnsanlık işte...
Birşeyi bu kadar verirsen, verdiğin artık görülmez, duyulmaz oluyor.
Sevdikçe, sevilmiyorsun...

Kalmak isterken gezgin oldum ben...

SAKLI

Özel hayat...
Ama bu senin özelin Elif, fütursuzca insanların yanında konuşamazsın...

Özel bir hayatım yok benim.
Ne demek olduğunu da hiç anlamıyorum.
Varlığımı belli eden en büyük şey, bilinmekse...

Saklayamıyorum,
insanlık affetsin beni.
Duygularımı ve düşüncelerimi saklayamıyorum.

Birileri sevinir, birileri üzülür, birileri kızar, birileri alınır...

Neyim ki ben.
Bedenim bu dünyaya ait değil mi, aklımdan geçen bir şekilde var değil mi?

Özel bir hayatım yok benim. Hayatım da benim kadar genel.
Ne mutluluğumu saklayabilirim, ne göz yaşlarımı...
Kendimi,
bu kadar kendime ait değilken,
saklayamam ben...

BREZİLYA FÖNÜ

Hayatımın son sigaralarını içiyorum.
Evimin esen bir köşesinde sokağa bakarken,
kahvem, sigaram,yerde çakmakla oynayan kedim, amy winehousem...
15 yıllık dostumun, 15 yıldır dostumun yanından geliyorum.
Pek bana benzemeyen, hiç bana benzemeyen,
konuşurken ne konuştuğumu anlamayan,
hislerimi hiç anlayamayan,
bütün bunlarla beni koşulsuz seven dostumun...
Bütün insancıl anlayışlarını benim bir damla göz yaşım için silecek bir dostumun...
Sarı saçlarına yaptırdığı brezilya fönünü açıklarken,
değiştiremediği duygularını, bütün saçmalıklarını bana açarken...
Kimse tanımıyor onu benim gibi, kimseye izin vermiyor. Bendense saklayamıyor.
Anlayamıyorum onu, ne saçının fönünü, ne de kaygılarını...
Bambaşkayız biz.
Bambaşka iki kişi...
Ama bir olmayı o kadar koymuşuz ki gönlümüze
varlıklarımız engel olamıyor birlikteliğe...

12 Ağustos 2011 Cuma

YETTİ ULAN

İnsanlar korkar benden...
Arkadaşlarım korkar, yüzlerine vururum yüzlerini diye.
Sevgililerim korkar, hiçbir zaman sevemeyecekleri gibi severim diye.
Öfkeyi bilirim ama onu sürdürmeyi bilemem.

Görenler görmeyenlere anlatsın, içten içe bilenler, çekinmeden üstüne alsın...

Yüzeyselliğe hiç katlanamıyorum.
Çıkarlarınız ve egonuz uğruna birbirinize gösterdiğiniz aşırı sevgi hareketlerine katlanamıyorum.
Yüzsüzlüğünüze katlanırdım ama bunu kabul etmiyorsunuz ya ona da katlanamıyorum.
Ne olduğunuzu bilip de başkalarından böylesine kompleksle saklıyorsunuz ya ona hiç katlanamıyorum.
Geceleri yastığa koyduğunuz kafanıza nasıl katlanıyorsunuz onu da hiç anlamıyorum.
Katlanamadığım şeyleri değiştirmek isterim ben ama siz adam olmaktan bu kadar korkuyorsunuz ya
ben de bundan sonra uğraşmıyorum.

6 Ağustos 2011 Cumartesi

MUZ LİKÖRÜ

Sabah, bize göre. Hatta şimdilik sadece bana göre.
Kahvem önümde, neil young kulağımda, evet şimdi sigaram elimde, özlediklerim üst katta yataklarında...
O kadar istemiyorum ki çıkmayı bu gerçekten...

Muz likörü, süt ve kahveyle karışıtırılır, mükemmel uyum...

Yürütmez kar yok ya sokaklarında Ankara'nın, içimi ısıttı serinliği...
Yaptığı şapşallıklara gülebilmesi ne kolay aslında insanın.
Şişik egolarla, komlekslerle çevrelenmiş olunca kişi, unutuyor güzellikleri.
Söylediklerime dikkat etmem gerekmeden, alınır mı diye düşünmeden yaşamak ne güzel aanı.
Unutmuşum.
Rahatladım.
O pikap, bu pikap, şu pikap...