27 Ağustos 2010 Cuma

KUŞ OLMASAM DA

Bazen ne dediğini anlamak gerekmiyor o kadının.
Kelimeler aksa da insanı kısıtlamaya yetmiyor işte, müzik varsa.

Kendi kelimelerini yazdırıyor içinde.
Özgürce hem de bugün bunu, yarın başka birşeyi uyandırıyor sende.
Özgürsün işte, hiçbir yere gitmeden.
Dışarıya tek kelime etmeden.
Vücuduna yapışmış sanırsın ama
ruhun
ruhun dinlemez seni.

O zaman işte sen dinleyeceksin onu.
Bırakacaksın gitsin istediği yere, haykırsın, kızsın, sevsin, nefret etsin
Sussun.
Herşeyiyle hissetsin, var olduğunu sana hissettirsin.
Sözlerini anlamadığın bir şarkıda yok oluşunu...

GEÇİ

Dün geçirdiğimiz kaliteli zamanın ardından ben yine düşünüyorum, karara varıyorum, yok bazen de varamıyorum.

Tam diyordum ki kendime;

İnsanların da eşyalar gibi, ağaçlar gibi, müzikler gibi
hayatımızda bir sınırı var.
Yani şöyle ki
kimi zaman bir eşya sizin için çok önemliyken gün geliyor önemini yitiriyor.
Artık çok samimi değilsiniz onunla, çok görüşmüyorsunuz, hatta bunu düşünmüyorsunuz.
İnsanlar da öyle belki, zamanda getirileri ve paylaşım ne kadar keyif verici, eğitici, düşündürücü olsa da zamanı doluyor. Sonra bir bakıyorsunuz ki artık o masada o insanlarla oturmak birşey verimyor size.
Kuşkusuz ki hep aldım verdim meselesi değildir ama tercih meselesidir.
Bu durumda belki de yersiz birbirimize kırılmak, içten içe alınmak ve o samimiyetsizlikten hayıflanmak. Kabul edip, adam gibi gitmek gerek belki.

Ama sonra dedim ki;

saçmalama, sen o kaliteli zamanı mesela kiminle geçiriyordun, yıllardır ne bok olursa olsun geçmeyenlerden biriyle.
Neden geçmiyor bu insan ve işte şimdi saydığın diğerleri?
Çünkü duyabiliyorsunuz, görebiliyorsunuz ve bunu kabul edebiliyorsunuz.
Demek ki o zaman bu gelir geçerlik meselesi değil.
Demek ki bu çaba meselesi. Demek ki bu görü meselesi. İstek meselesi.
Kuşkusuz ki herkes aynı kişileri aynı şeyleri isteyecek diye bir kural da yok.

O zaman karar verilecek bir konu değildir bu.

Kimi gelir geçer eşya gibi
kimi yer eder, vücudunda bir parça gibi.

GÜN GELSİN

Çok dert, çok proje.
Genelde hayal.
Cesaret yok.
Zaman nedense hiç yok.
Bıkkınlık.
Yorgunluk.
Erteleme.

Erteleme.
Sıraya koy.
İçine koy.
Harekete geçir.
Harekete geç.

Değer.

Başarısızlıklara da değer.

24 Ağustos 2010 Salı

KORKU

Korku...
Korkak biriyim ben.

Kaybetmekten korkuyorum.
Vazgeçmekten korkuyorum.
Unutmaktan korkuyorum.

Yalnızlığımdan korkuyorum.
Onu kabul edişimden, beni bırakırken ensesine yapışmaktan...

Zamandan korkuyorum.
Geçmezken alıp götürdüklerinden, hepsine göz göre göre izin vermekten...

Herşeyin aynı kalmasından korkuyorum.
Aynılığa alışmaktan, alıştıkça farketmemekten, farketsem bile önemsememekten...

Kabullenmekten korkuyorum.
hiç sorgulamadan sadece oluşu kabullenmekten...

Kabullenmemekten korkuyorum.
İnatla savaşmaktan bazen, herşey bana bağlıymış gibi...

Herşeyin bana bağlı olmasından korkuyorum.
Sorumluluğu kaldıramamaktan, kendime teslim olmaktan...

Herşeyin bana bağlı olmamasından korkuyorum.
Bütün umutlarımı yitirmekten, hergün verdiğim savaşı bırakmaktan...

İnsanlığıma yenilmekten korkuyorum.

22 Ağustos 2010 Pazar

DİNGİL SHOW

Genellikle keskin fikirlerim ve keskin bir ifade biçimim var.
Kimi çevrelerce yanlış anlaşılmama daha doğrusu keskin ve agresif tavrım yüzünden sözlerimin pek dinlenmemesine sebep oluyor bu durum.
Yazdığım her kelime, ister tamamen benim fikrim, ister topladığım bilgilerle derlediğim bir tanıtım olsun, ürettiğim herşeye çok saygı duyuyorum.
Kusuruma bakmayın ama önemsiyorum.
Offf neyse yaa, netice itibariyle, kuşkusuz ki herkes aynı fikirde olacak, ya da herkes birşeyi beğenecek diye bir kaide yok.
Ama saygı duyacaksın, herkesin fikrine, emeğine saygı duyacaksın. Ben bunu önemsiyorsam sen de özen göstereceksin.
Haa tabii ki herkes istediği gibi davranmakta özgürdür ama sonuçlarına da katlanır bunu hatırlamak lazım.
Bu zamana kadar bana yavşakça davranan çok olmuştur, dalga geçen, önemsemeyen, saygısızlık eden, pek kafama takmam hiçbirini. İnsanoğlu hoşgörmek gerekir. Ama hoşgörümün sınırları var. Emeğime, fikrime laf ettirmem. Kimsenin egosu, dingilliği altında ezdirmem. Ezmeye kalkanı da hoşgörmem.
Dün birine de söylemiştim, hoşuma gidiyor tekrar edeyim:
Götümle yazmıyorum ben bu yazıları o yüzden kimse bok muamelesi yapamaz.

8 Ağustos 2010 Pazar

DELİ

Binaların arasına sıkışmış özgürlüğümle tabii ki miskin olacaktım.
Çıkmayınca bilmiyor insan.
Çıksa da bazen görmüyor.
Bazen bir at,
yanıbaşında bir at
sana yaşamı anlatabiliyor işte.

Zaman akmıyor burda dedi onur dün.
Dedim ki zaman zaten akmıyor, hiçbir yerde
Yaşamlar akıyor,
arabalar,
insanlar,
paralar,
duygular,
akıyor.
Akarken görmüyorsun
çünkü akış ruhu kör ediyor.

Üretim, Üretin
Ne için
İfade ettiklerinin insanlarda açacakları yol için,
senin gitmediğin, belki hiç gitmeyeceğin bir yol.
İletişim, iletişin.
Bazen kelimelere hapsolmadan,
içerdekini formlandırarak, fotoğraflayarak, çizerek...

Deli derler onur'a
özgürlüğünü yüzlerine utanmadan vurduğundan belki
ama üretimin tutkusuyla yanan
ellerinde, gözlerinde, ruhunda
gördüğüm delilikse eğer
kendine gelip bakmalı eyy ahali,
o deliliktir sizleri de girdiğiniz çukurdan çıkaracak,
Aklınız yeterse eğer...

Sanat, komik kelime..
Onur'a sevgilerle...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

KURBA(ĞA)N

Blues bu kadar blues'ken nasıl olur da insanı zevkten dört köşe eder?
Belki de zevkin içinde de blues var mı birazcık?
Her insanın içinde biraz blues var.

Keyfi sürerken, acısını da tatmaktan mı acaba?
Keyiflenmek çok acı.

Kendime olan yüzsüz güvenimle, saçma çıkarımlarımı yapmaktan inanılmaz keyif alıyorum.
heeyy çelişmeler denizinde yüzen kurbağayım ben.
Nilüfer yapraklarına oturmak yerine yiyorum onları...
Tüketim manyağı oldum belki
Baskılara dayanamayarak yitik bir kurban olmuşum.
Nerden nereye
Acaba ne diyorum...

5 Ağustos 2010 Perşembe

KİM

Zedelenmekten bıkmış ruhum,
kendini kandırırken
kendine kanarken.
Ben-Sen-Kim
Kimliğini kaybetmiş
Kimliğini hiç görmemiş
Görse de bilmemiş
Bilse de söylememiş.

Yalancılıktan kim ölmüş
yabancılıktan kim düşmüş

Kabul mü
reddediş mi

Kim bilir.
Kim'lik.
Hiçkimse
Herkimse

NEDEN SANAT

Çünkü genel geçerlikte
kendini ifade etmenin en keskin yolu.

İfade etme rahatlamasını yaşatır
anlaşılma kaygısını taşıtmaz.

Egoyu tatmin ettiği gibi
Tevazu gösterme fırsatını tanır.

Bana göre
Herşey sanat,
Herkes Sanatçı.

Çünkü her kafada
ifade edilecek
en az bir
herhangi birşey vardır.

NEDEN SANAT?

Sıcaktan tembellik ruhuma yapıştı.
Bahane verdi elime, kendimi severek, hiç olmam için.

Üretim
Üretin

Nereye, neden.

Belki de malzeme yok elimde.
Belki de istemeyecek kadar bezginim.

Hırs yok hırs.

Hayal etmek yapmanın yarısı galiba
ama
ben tamamı sanıyorum.

Sancılanmak iyidir belki
ama
sancı sanrıyı doğuruyor
Sanrı yanılgıya kaçıyor
Yanılgı bıkkınlığa uzanıyor
Sonuç
Hayal edilmiş
ama
genel gerçeklikte algılanmamış dünyalar dolusu
üretim
Üretin
Ne için.
Neden sanat?

ÖLÜ-M

Kafamda o kadar çok cümle dolanıyor ki, yine şekillenemiyorum.

Hayalperest dünyamda hepimiz biriz. Hepimiz denk, hepimiz tek.
Ama uygulama alanı benim dünyamdan o kadar farklı, o kadar garip ki.

Korku çok vahim, ve ben hemen hemen herşeyden korkuyorum.
Birini sevmekten, başka birini sevmemekten korkuyorum.
Birini görmekten, başka birini görmemekten.
Her ucundan korkuyorum herşeyin.
Kuşku, şüphe ve kaygı içimi yiyip bitirirken
yok olmamaktan korkuyorum.

Nedenleri mühim mi bilmiyorum.

Ölmekten çok korkuyorum,
Bilmediğim herşeyden korktuğum gibi.
Bilmemektense ölesiye korkuyorum.

Dönüp dolaşıp
en çok
kendimden korkuyorum.
Yaratan olduğumdan ötürü.