25 Haziran 2010 Cuma

HŞŞŞŞŞ

Coşmak yoruyor insanı.
Yorgunum biraz.
Sakinlik istiyorum.
Yavaş yaşamak istiyorum herşeyi.
Yavaş derken, sündürerek demek istemiyorum, sakın.
Ağır çekim.

Esinti güzel, yine Ekim hava.
Çalışmak da olmasa,
yaşanılabilir bir yer olabilir belki dünya.

23 Haziran 2010 Çarşamba

+ -

Gündüz bizi kavuran hava
akşam başka bir kimliğe büründü.
Ekim oldu biraz.
Yağmur yağdı hafif, bulutlar esintiyi getirdi.
Tam, yumuşak müzikler dinleyip, sıcak kahveyle kitap okuma havası işte.

Sigara içmediğimden beri kahveyle de aram bozuldu,
artık o kadar sevmiyoruz birbirimizi.
Hissini çok istedim bu akşam eserken rüzgar,
ama bıraktığı tat hoşuma gitmedi pek, düşününce.
Belki de bana hep, artık sevmediğim arkadaşını hatırlattığı içindir.
Birşeyleri birşeylerle böylesine bütünleştirmek iyi değil belki de.

Ama insan hep başka bir insanla bütünleşmek istemiyor mu?
bütünleşip sonsuza kadar mutlu yaşamak...

Bildiğimiz ve algıladığımız düzen aleminde
pozitife anlam verebilmek için negatife ihtiyacımız var.

Demek oluyor ki;

Ayrı düşmeden bütün
mutsuz olmadan da mutlu olamayız

O zaman her hali sevmek gerek, ucunda olabileceklerden de ötürü birazcık.

O zaman ayırmam gerek kahvemi, kimliği belirsiz sigaradan.
Dumanı üstünde, kokusu burnumda olsun yeniden.

21 Haziran 2010 Pazartesi

ZAMANSIZ

Yemeden, içmeden, konuşmadan, gülmeden
Yaşamadan kesildim bir haftadır.
Aşk meşk işleri
insanı vezir de eder rezil de.

Geçerdi elbet.

Ama bu durumda geçmesi beklenmezdi.

İki ruh birbirine değdi mi,
yok kardeşim çaresi yok.
Arasına ne koyarsan koy,
insanın kendisini koy,
yine de baş edemezsin.

Orada herşey anlamsız artık.
Sesler, sözler, insanlar...
başka herşey anlamsız.

Sevgilim işten gelmiş, yorgun argın yemek yiyordur şimdi evinde.
Sevgilim işte...

17 Haziran 2010 Perşembe

BU KADAR

O kadar,
düşman olacak
sidik yarıştıracak
kin besleyecek
halim yok ki.

Üzgünlüğüm başka.

Sakınmam gerekir belki sözleri
ama
yapamam.

Dünyadan neyi sakınmışım ki sözümü sakınayım.

Geçer, bu da geçer.

16 Haziran 2010 Çarşamba

NOBODY

Kulaklarıma dolan müzik benimmiş gibi yapsam ne olur.
Ona göre bir hayat kursam mesela.
Anılar yaşasam.

Sansam ki burda değilim.
Sansam ki ben değilim.
Başkası hiç değilim.
Hiçkimseyim.

Görünmez, duyulmaz, yaşanmaz olsam.

15 Haziran 2010 Salı

MÜZİK BANA

Bir hayatın tam anlamıyla çekilebilir olması için içinde bazı taşların bulunması gerekir.
İniş çıkışları
Aşkları acıları
çiçekleri böcekleri
dostları (sadece dostları)

Bir müziği olması gerekir hayatın.
Hayatıma müzik yapacak birini arıyorum.

YANRI

Bütün yan etkilerini gösterdi Lustral, maşallah birşey esirgemedi.
Çok yorgunum.
3 gün uyusam.
ne rüya, ne gerçek.

BOŞ

Ruhta vurdumduymazlığa ihtiyaç var.
Arada boş da vermek lazım ya,
düşündüm, taşındım,
baktım nefes de kesildi iyice,
anksiyeteden öldürmeyim dedim kendimi
vardım bir eczaneye,
ucuz antidepresan gibisi yok.
Reklama giriyorum 50 mglık Lustrali çaktı mı insan
içi boşalmasa da boşalmış gibi geliyor.
Hazır zaten yaşadığını sandığı herşeyin MIŞ gibi olduğunu öğrenMİŞ gibiyken
buna da alışıyor beden.

Güzel müzikler güzel sözler yazdırır.
Bende pek yok bugünlerde ya kusuruma bakılmasın.
Hatta öyle günler ki
biraz kusuruma bakılırsa bakılsın.

Yetti incelikler, düşünceler.

Hastalıklı beynimi tedaviye başladığım gün,
Yok saymayı da öğrendiğim gün olsun umarım.
Sonuçta sayınca da yok olabilir bir yere kadar herşey.
Gerçi varlık bir şaibe biliyoruz da
adıyaman meselesi gibi
gerçeklemeden var gibi davranıyorum
bütün tepkimeler adıyaman varMIŞ gibi.
Hayatımı da öyle yaşıyorum ben
İyi bok yiyorum tabii.

gitsin herkes kafamdan
Lekesiz Zihnin sonsuz gün ışığı...

14 Haziran 2010 Pazartesi

O dedi, Bu dedi

vapur var, tır var.
Ulan tren diye birşey var.
Bu blog işi büyük özgürlük kardeşim aklına ne gelse yazarsın yani.
Düşün bak, o vapurlar trenler falan böyle donen bişeyin dış yüzeyinde gidiyolar
yine de düşmüyolar. yerçekimi diye bişey var.
Tabak diyo ki yazdığını okuyunca köşeye pısıp ağlamak istiyorum (pısıp demiyo o da eylem o yani). bunu derken hani bir kızgınlığın var belli ona yazıyosun diyo.
Ben de diyorum ki e bu yaşam.
Yaşamasam neyi yazayım.
Güzelin yazılacak bir tarafı yok pek,
açıkçası etrafta pek güzel bir olay da yok yani.
Gerçi geçen benim herif bana Fight Club DVD'si aldı o hakkaten çok güzel oldu
ama sonra öğrendik meğer benim herif yalan dolan adamıymış,
ee Fight Clubın güzelliği de bi eksiliverdi tabii.
Yani buradan rahatlıkla çıkarabiliriz ki
insanoğlu illa ki bir eliyle verirse öbür eliyle iki katını alır.
E bu çıkarımla da yine insanoğlu olacak itoğlu itin ne menem bir lanet olduğunu anlamış oluyoruz.
Şimdi tabak diyo ki bir kızgınlıkla yazıyorsun.
Ama kardeşim kızgınlık aklıma etkili cümleler koyuyor.( ben beğeniyorum valla)
Buradan da çıkarabiliriz ki dünya üzerinden bir kaç yüz insan aynı anda beni çileden çıkartırsa alim bile olurum alimallah. Yazarım da yazarım.
Ulan hazır yazmışken iyice bir ağzıma sıçılırsa valla çizerim bile.
Yo yooo, öyle değil. Elbet bende de dingillik var.
Annemin de dediği gibi
gördüğünü söyle
anlamıyorsa salla
Anam bir sallamayı öğrenemedim ya ondan kelli inat ediyorum,
tabii burcumun koç olmasının da bir etkisi olabilir.
Neyse yatıyorum ben.
Ben düzenli olarak yatıyorum zaten yani yatarım.
Yatağım da kocaman valla bilgisayarımı (ki kendisi pek tatlıdır) keanara koyarım, yayıla yayıla yatarım.
Düzenli çalışan insanın düzenli uyuması gerekir. Mesela hergün..
Haydi hep rüya görün. Sonra onları gerçek sanın.
Sandıklarınız gerçek olmasın sakın.
Gerçekler sanrı.

ŞEYTAN

masumiyet kelimesinin ardına gizlenmiş kuyrukları var şeytanların
yalanlarını başkalarının üzerinden temizlemeye çalışırlar.

13 Haziran 2010 Pazar

Bu da böyle oluversin

Neyse kovulana kadar devam...

Şimdi ben bok gibi bir insan olduğumdan
bütün kötülüklerinizi üzerime yıkabilirsiniz.

Hayır eğer kötülük etmek isteyip de kimin üzerinden yapacağını bilemeyen varsa
adres gösteriyorum buyrun gelin.

Söz gelimi,
aman gelmeyiversin söz.

Yerim sözünü, bu güne kadar geldi de bir halta yaradı sanki.

Söz beri, söz geri.
Herneyse
Şimdi ben böyle it bok konuşuyorum ya beni kovarlar mı bloggerdan??

Heheyyyttt beeee

Efendim bundan sonra ne yapıyoruz;
Yalanlarımızın yüzümüze vurulmuşluğuyla acı içinde kıvranırken,
haklı çıkana yaşattığımız vicdan rahatlamasının da işkencesini çekiyoruz.

Acımız dinince de artık ne bok yersek yiyoruz.

KUYU

Dilimde tüy, elimde derman kalmadı gari, konuşayım, yazayım.
Ne bok yerseniz yiyin ulan.
Yok kuyu muyu önünüzde, yürüyün.
Yalan söylemek
bencillik
kendini bilmezlik
hatayı görmezlik

hepsi de iyi şeyler.
Yapın.

6 Haziran 2010 Pazar

NOT

Sevgilimle krizimiz geçti
içimdeki acı, gözümdeki yaş da dindi.

Az önce dillendirdim, paylaşayım:

İnsan kaba etlerine kazığı yiyince
eline de bir gaz geliyor.
Yazdıkça yazıyo ya o zaman
Valla bomba gibi oluyo.

5 Haziran 2010 Cumartesi

EYVALLAH

ohhhhh valla yazdıkça kendime geliyorum kardeşim.
İnsanın elinde böyle bir güç olduğunu bilmesi kaymak gibi birşey.

Kendime geliyorum ama,
şimdi güzel bir aşkın bitişini de az acıyla süslemek,
hakkını vermek lazım.

Hoş aşk hiç biter mi!
onu paylaşma süreci bitiyor işte insanın,
sonra paylaşmadıkça unutuyorsun aşık olduğunu
Eee boşa dememişim paylaştıkça artan tat diye.
Sağlayalım; paylaşmadıkça da azalır o.

Güzel, güzeeeel,
düşünmezsen, fark etmezsen
yoksunluk da çekmezsin.

Dünyanın etrafını sarmışken düşünmemek
aşkı bundan mahrum bırakmak olmaz zaten.
Eyvahlar olsun
Eyvallah olsun.

KISA KISA

Alper hep "kısa kes, okunmuyor" der de bi seviyorum lafı gevelemeyi.

Kısa kesiyorum.

Bu Flash Forward ne güzel dizi lan.
Bir de Coldplay 42 hayvannnlarrr gibi güzel kardeşim.

Bir de ben hakkaten ne malım lan.
Daha önce de belirttiğim gibi:
Düşünüyorum öyleyse malım.

Bir de şunu söylemeden edemeyeceğim.
Anı yaşamak demek
vallahi de billahi de
o anın hep güzel olması demek değil.
Sadece kendi isteklerine göre hareket etmek demek değil.
Bunu böyle anlatan dile de öyle anlayan akla da yazıklar olsun.

Yaşadığın anın farkına varmak demek o.
FARKINA VARMAK demek.

Deneme bir - kiii

Kendime acıyarak, kendimi acıtmaktan vazgeçip, durum değerlendirmesi yapayım diyorum,
yani yerse...

Deneme 1:
Şimdi bu insan dediğimiz mahluk
başına güzel birşey geldiğinde bir heyecanlanır
ya da belki heyacanlanınca başına güzel birşey geliyordur
Neyse netice itibariyle güzel olur işte.
O zaman her şey de güzel olur, dünya güzel olur, yaşamak güzel olur falan filan.
Tabii kimi için herşey zaten güzelse o zaman bilemiyorum heyecanlanınca ne bok olur.
Nitekim benim için o kadar da güzel bir yer değil bu yaşadığımız yer-gök.
Bir kere üzerinde hırsından ne halt yiyeceğini şaşırmış insanlar da yaşıyor.
Bilmem kaç kişiyi öldürdüğü için ödüller alanlar, ödüller verenler var.
Nefesi kirletenler, ağacı sökenler var.
olmadı galiba.

Deneme 2:
Herşeyle birlikte, yaşamak güzel ama,
çirkinlikleri güzelleştirmek için çabalamak, ruha çiçek ekmek güzel.
O yüzden sever insan yaşamayı da, ay ya da ben.

Değerlendiriyorum.
Benim etrafımı güzelleştiren şeylere alışık değilim ben.
Galiba afalladım.
Yanımdaki güzel olunca bana çirkinlik kaldı sanırım.
E maşallah onun da hakkını verdiğimi düşünüyorum.

bir de

unutmuşum,
birinin sevgilisi olmak nedir, nasıl birşeydir ne yapılır.
başlatmak ve bitirmek nedir unutumuşum.
Pek bir saçma geliyor.
İnsanın o durumdan çıkması kolay olmasa gerek diyorum.
Öyle ya hiçbirşey yok, sevgilini çok seviyorsun.
Sonra karanlık ve hoooopp aradan geçen bilmem kaç saatçikten sonra
artık rahatça sevmiyorsun.

İnsan insandan vazgeçer mi?

Cevap veriyorum:

Geçer.

Kendisi varken, herkesten vazgeçer.

Değerlendiriyorum ki:

Meğer yaptığım bir başka büyük hata buymuş.
Ben hep vazgeçmez sanırdım.
Kimseyi hayatımdan çıkarmayı beceremedim.
Tutmayı da beceremedim o da ayrı ya.

Gerek de yok galiba.

Bilmiyorum.
kafam karışıyor.
Yüzüne dokunmak ne güzelken bir gün önce
şimdi nasıl oluyor ki bu işler.
İnsan kendini nasıl adapte ediyor.
Feci baygınlık olmuş bende kardeşim.
Düşünüyorum da işin içinden çıkamıyorum.
Hoş bugüne kadar düşünüp de bir işin içinden çıktığım pek görülmedi.

offff geveleme işte, başarısız denemenin, huzursuz gevelemesi.
Kabul etmek güzel şey
öğrenmek gerek.

4 Haziran 2010 Cuma

O kadar öfkeliyim ki kafamı nerelere vursam geçer bilmiyorum.
Bu blogu gülmek için açmadım, istemeyen buyurmasın.

Acıyı ne söker
Neden

kendine kızar insan
kendime kızıyorum
Bildiğim halde yürüdüğüm için kızıyorum
Haklı çıktığım için eşşekler gibi kızıyorum kendime.

offf neyse ya. Yuh artık o kadar da değl değil mi.
40 kere söyledik
seviyorum demekle olmuyor o işler
sorumluluğunu taşımak istemeyenler
bunu söylememeyi nasıl biliyorlar.
Ne de iyi yapmışlar

o kadar öfkeliyim ki
kendime
sırf kendim olduğum için.

ACI

Ölmüşüm de haberim yok dostlar.
Meğer toprağı üzerime küremişler.

Hayatı sadece güzellikleriyle bilenler
körlükten beni de güzel sanmışlar
Söylerken pisliklerimi
Yazarken çirkinliklerimi
Tatlı gelmiş onlara

Kuşku ve korku pisletirmiş dünyaları
serzenişlerim kuşku ve korkudan sanılmış

Meğer ben yine haklıymışım.
Meğer insan sığ sularda da boğulurmuş.

Birileri tarafından inanılan Allah
güzel dünyalarını süslesin
benim gibi zebanileri değil
melekleri çıkarsın karşılarına
Denk getirirse,
sadece kendini başkalarına kanıtlamak için
yerin yedi kat dibinde
ruhumu böceklere kemirtsin.

HİÇBİRİ

Ben
Sen
Hiçbiri

Soru 3:
?

TÜMÜ

Hasret
Tutku
Yangın

Bağla
Paylaş
Böl

Yaşa
Hisset
Öl

Soru 2:
İçinde insan yoksa aşk ne ki?

TÜMÜ-HİÇBİRİ

Yalan
Dolan
Hikaye

Başlar
Biter
Saçmalık

Haklıyım
Haklısın
Haklı
Soru 1:
Aşkın içine sıçmak kimin hakkı?