26 Nisan 2011 Salı

İPLER

Sevgili dostlarım, ya da sengili dost olmayanlarım, sevgili belki hiç varlıklarından bile haberdar olmadıklarım...
Çok feci hallerdeyim günlerdir.
Yalnızlık yüzüme yapışmış, elimi artık kim tutacak, gecelrei sıcak sıcak bana kim sarılacak diye ağlıyorum.
Üstelik kaçtım, bunu uzaklarda yapıyorum.
Tespitlerim şunlar:
1- İnsanın inandığı herşey kesinlikle gerçektir.
Ben de bir yılı aşkın bir süredir, dünyanın en güzel aşkını yaşadığımı sanıyorum:
Sevgilimi çok seviyorum, sevgilim beni çok seviyor. Ufak tefek sorunlarımız oluyor ama sevgilim de benim gibi onların mükemmel aşkımızın üzerine çıkamayacağını biliyor. Çünkü aşk insanın bilincinden ötede bir yerde duruyor. Zaten bu yüzden de hala ne sikim bir şey olduğunu kimse bilmiyor.
Diyeceğim o ki; bütün bunlara inandığıma göre:
2- Güzel bir aşk her zaman güzel bir acıyı hak eder.
Demek ki zaten bu acıyı yaşamam icap eder. Hayatım karardı, gözlerim ağrıyor ağlamaktan ama yaş bir türlü bitmiyor. Sanki daha önce yaşamamışım ve bundan sonra yaşayamayacakmışım gibi geliyor. O kadar çok seviyorum ki bu güzel aşkı yaşadığım o güzel adamı, her haliyle kabul etmeye razıyım. Yalanlar söylermiş bana, olsun kötü birşey olduğunu biliyor ve bunu aşabiliriz. Neden gittiğini anlayamıyorum. Acıyorum kendime, beni seven bir adamı benimle birlikte olacak kadar inandıramadım onu sevdiğime.
3- Her acı ardından bir aydınlanmayı getirir.
Bir dakika ben varım. İsteklerim, inandıklarım, ihtiyaçlarım ve en önemlisi dürüstlüğüm. Çok sevdiğim adam, beni çok seven adam onun kadar kötü biri olamadığım için cezalandırıyor beni. Pardon? Cezalandırılan ben mi oluyorum şimdi. Hayır ben, dürüstlüğüyle aşkını özgürce yaşamış ve bu güzelliğe devam etmek isterken elinden alındığı için acı çeken biriyim. Hala sevgilisinin yaşadığı bu sıkıntıyı çözmesine yardımcı olamadığı için acı çeken biriyim. Ben hala iyi biriyim.
4- Aydınlanma karşındakinin düşüncelerini anlamayı getirir.
Evet haklı benim güzel sevgilim, çok haklı beni hak etmiyor. Ben hala iyi biriyim ve o hala kötülüğüyle yaşamayı tercih ediyor. Benim güzel sevgilim kendi kötülüğünden kurtulmak istemiyor. Sadece o kötülüğün üstünü birazcık olsun kapatabilsin diye, beni bu berbat kişiliğinden uzaklaştırmayı tercih ediyor. O kadar haklı ki; kendisini değiştirecek gücünün olmadığını, özünde değişmek istemediğini biliyor. Ve bu şartlarda biz birbirimize uymuyoruz. O kadar haklı ki...
5- Hak veriş acıyı azaltır.
Öyleyse ben, beni hak etmeyen bir adamı daha ne kadar beklemeliyim. Neden hayatımı bunun için karartmalıyım? Aşık olan, o aşkı gerçek sanan bir tek ben değil miyim? o zaman zaten güçlü olan bir tek ben değil miyim? Evime dönmeli ve hayatımı tıpkı daha önce yaşadığım gibi yaşamaya devam etmeliyim. Bana kattıkları ile mutlu olup, onu olduğu gibi, ya da olduğunu sandığı insan gibi kabul etmeliyim. Zatne bu aşamadan sonra da haddim değil:
5- Kendisinin (temelde değişmek istemediğinden) doğru olduğunu düşünen birisi, kendine göre doğrudur.
Ve ancak o doğruluğun hak ettiği bir yaşamı alabilir.
6- Sonunda kızgınlık biter.
Kızgın değilim, hem de hiç değilim. Sadece hak ettiğim gibi vazgeçtim. Çünkü insanlar hep geçer ama ben her zaman kendi hayatımın bir parçası olacağım. Ve ne kadar parçası olduğumu belirleyecek olan yegane güç de benim.

Yeni bir ip yaptım kendime. Canım istediğinde koluma takıyorum.
YENİDEN
Hayatımın ipleri kendi elimde.

13 Nisan 2011 Çarşamba

JOHN MALKOVICH OLMAK

Bugüne kadar hiç benim olmamış bir hayatta olmayı hayal ediyorum.
Kimliğini, duygusunu hiç bilmediğim biri olmak istiyorum.
John Malkovich olmak istiyorum bugün. Herhangi bir john malkovich.

VE MÜZİK

Dinlediğin zamanın hissini hapsediyor müzik içine.
Mutsuzluklarımın tavana tırmandığı zamanları
Aşkımın doruklarını
Keyfin huzurunu hatırlamak, bu kadar net hatırlayabilmek şaşırtıyor beni.
Heyecanlandırıyor bir o kadar.
Kaybettiğim anları müzikle bulabilmek ne güzel.