20 Temmuz 2010 Salı

GEVREK

Bir taraftan Jülide Özçelik dinlerken, bir taraftan Bülten hazırlıyorum:
onu oraya mı koysam, bu karakteri ve bu rengi mi kullansam,
acaba resimleri nasıl yerleştirsem falan derken birden aklıma geldi:
Güzelim ruhum Elif KIZIL ile yaptığımız kısa neverland tatminimizde,
memed abinin mükemmel salatası eşliğinde rakı içerken,
Alp-Perihan sevdiceklerim aracılığıyla elimize geçti;
Echo Bar'ın yanlışlıkla Haziran yazılmış Temmuz ayı programı.
Akın Eldesler, Bület Ortaçgiller, Sibel Köseler
ve işte
mevzunun aklıma gelmesinin müsebbibi Jülide Özçelikler
derken, bizim kaçamak günümüze DJ Performancelar denk geldi, gitmedik.

Neyse ordan kelli aklıma Echo Bar'ı o küçücük yerde yürütmeyi başarıp,
kocaman bir performance hall haline getiren sahibi,
kardeşimin küçüklüğünden Mesut Halası geldi (Ailecek pek severiz kendisini.).
Bütün bu güzellikleri benim varolmayan cennetime taşımayı başaran, nice yıllar,
herkes dayanamayıp kaçarken medeniyete,
cennette-ona ait olduğunu kanıtlayarak yaşayan Mesut hala.
Sonra onun o entelektüelliği geldi gözlerimin önüne;
ölçülü, saygılı, en taşkınlığı bile büyük bir incelikle ve derinden yapar halleri geldi.

Sonra da kendim geldim.
Kesinlikle bu entelektüel kişilik profiline uymuyorum ben,
bir entelektüel olamayacak kadar çingen tavırlarım var.
Sakinlik hak getire,
sanatta hiç sevmem sanat sanatçılarını,
daha bir gevrek insan havası var bende.
Efendim bir az ve de öz konuşmak, asil davranmak falan hiç yok, hiç.

Gıpta ediyorum valla, ve biliyorum ki bu, olgunluk, yaş ya da zaman meselesi hiç değil. İnsanın özünde var o. Mesut'un da gençliğini biliyoruz, o zaman da yoktu çingenlik kendisinde (şimdi çingene dostlarım alınganlık etmesinler zira o neşeli, güzel tavra ayrı bir hayranlığım var).

Aklıma geldi işte, pay edeyim dedim. Bu sana, bu bana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder