21 Şubat 2010 Pazar

DUVAR

Fight club'ı çok severim ben. Bir film, kitap olmasının ötesinde bir düşünce biçimi, bir hareket ve şizofrenikçe bir dost olarak...

2000 senesi, hayatımın travması, herkesin bir travması vardır benimki de bu işte. Yatıyorum tavan dostluğu, göz aşinalığı var bütün siyah noktalarına tavanın...
Aslında yatıyorum değil o eylemin adı galiba, kalkamıyorum...
Kemikleri un ufak olmuş genç bir insanım, acı pek yok, yatmak unutturuyor bir süre sonra bedenin acısını ama ruh, o başka....
Yapacak birşey yok, kimse yok... Ama afişler var.
Tyler Durden bakıyor başucumda her gün, her saniye... Ulan bak bak nereye kadar. İnsan o kadar uzun zaman konuşmazsa dili unutabilir. Konuşuyorum ben. Buraya kadar bir şeyimiz yok zaten. Ben hafif kafayı kırmış sakat bir insanım, duvardaki afişle konuşuyorum, ben de biliyorum onun afiş olduğunu ve o tabii ki bilmiyor. Ama tek başına yapınca o konuşmak olmuyor millet. Zaman gelir afiş cevap verir. Gerçeklikten çıkmak bu kadar kolay. Biraz konuş duvarla, kafası şişer dinlemekten o da başlar konuşmaya..
30 yaşındayım, yatak odası takımı sahibiyim. Şimdi yine var afişlerim, Tyler Durden ve ben... Her an ağzını açacakmış gibi bakıyor bana ve ben, inanmadığım tanrıya, bunu yapması ve beni buradan uzaklaştırması için dua ediyorum.
Umut bitti insanlıktan, duvara yaslanıyorum.
Oysa duvarlar istemezdik biz.
Kurtuluşumun duvardan geleceğini kim bilirdi acaba...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder