16 Aralık 2009 Çarşamba

KISIM

Birkaç gündür toparlamaya çalışıyorum, dağınık düşüncelerimin içinde, bu konuya ait kelimeleri. Olduğu kadarıyla, düşünmekten vazgeçip elimin hareketine bırakayım da kendi kendilerine, bildiğim haliyle Türkçe’nin, akıversinler.

Düşünürüm ben, balık olmayışımdan sanırım. Fakat ruhumun dağınıklığı onlara da vurur da, biraz dağınık düşünürüm. O düşünce cümlelerinin ve görsellerinin arasında dolaşırken, bir ışık gelir, aydınlanma yaşanır, karar verilir ve odaklanma başlar. Bu sefer pek bir ciddi odaklanırım ve, de ki bir senaryo fikriyse bu, senaryoyu yazar, oyuncuları seçer, filmi de bir güzel çekerim. O zaman biter o kararın işi, rafa kalkar, gerçekleştirilmiş hayaller rafına.

Sorun:

Hayalden çıkıp gerçekleşirler ama, sadece bana
heyecanı da kalmaz düşüncesi de artık ortalarda.

Kısım:

Hep söylüyorum ya;

Kardeşim düşün!
Balık olana kadar düşünmeye mahkumsun sen.
Düşündükçe bulacaksın
Buldukça kazacaksın
Kazdıkça açacaksın
Açtıkça göreceksin
Gördükçe bileceksin
Bildikçe döneceksin
Yani
Düşündükçe yapacaksın
Düşünmek yolun bir kısmı

Fakat onu kafadan çıkarıp paylaşmak gerek galiba, böylesi biraz bencillik oluyor olabilir. Kesin konuşmuyorum ki bana dokunmasın ucu.

O filmi çekmek, heykeli yapmak, şiiri yazmak, fikri konuşmak gerek, başkalarına.

Yoksa bu işin bir kısmıyla diğer kısmını kısıyoruz işte.

Neden?

Tekliğimiz sadece bedenlerimizin ayrılığı sanrısından.
Birliğimiz için düşünce kadar başkaları tarafından da gerçeklenebilen eyleme ihtiyaç var.
Eylemeyince tamamlayamıyor varlık.
Tamamlamaya gerek mi var bilmiyorum, arzum bu işte, sadece duramıyorum.

Arzu etmemek de bir tercih, “üşeniyorum öyleyse yarın” kadar.
Ya da kendini ayırmak, parçalamak, teklemek, uzasın gitsin…

Yine de diyeceğim o ki;

Böylesi daha güzel olur,
anlamını kaybedeceği yere kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder