27 Ağustos 2010 Cuma

GEÇİ

Dün geçirdiğimiz kaliteli zamanın ardından ben yine düşünüyorum, karara varıyorum, yok bazen de varamıyorum.

Tam diyordum ki kendime;

İnsanların da eşyalar gibi, ağaçlar gibi, müzikler gibi
hayatımızda bir sınırı var.
Yani şöyle ki
kimi zaman bir eşya sizin için çok önemliyken gün geliyor önemini yitiriyor.
Artık çok samimi değilsiniz onunla, çok görüşmüyorsunuz, hatta bunu düşünmüyorsunuz.
İnsanlar da öyle belki, zamanda getirileri ve paylaşım ne kadar keyif verici, eğitici, düşündürücü olsa da zamanı doluyor. Sonra bir bakıyorsunuz ki artık o masada o insanlarla oturmak birşey verimyor size.
Kuşkusuz ki hep aldım verdim meselesi değildir ama tercih meselesidir.
Bu durumda belki de yersiz birbirimize kırılmak, içten içe alınmak ve o samimiyetsizlikten hayıflanmak. Kabul edip, adam gibi gitmek gerek belki.

Ama sonra dedim ki;

saçmalama, sen o kaliteli zamanı mesela kiminle geçiriyordun, yıllardır ne bok olursa olsun geçmeyenlerden biriyle.
Neden geçmiyor bu insan ve işte şimdi saydığın diğerleri?
Çünkü duyabiliyorsunuz, görebiliyorsunuz ve bunu kabul edebiliyorsunuz.
Demek ki o zaman bu gelir geçerlik meselesi değil.
Demek ki bu çaba meselesi. Demek ki bu görü meselesi. İstek meselesi.
Kuşkusuz ki herkes aynı kişileri aynı şeyleri isteyecek diye bir kural da yok.

O zaman karar verilecek bir konu değildir bu.

Kimi gelir geçer eşya gibi
kimi yer eder, vücudunda bir parça gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder