29 Haziran 2012 Cuma

KIRMIZI

Yaşama tutkunum ben,
içimde dinmek bilmeyen ağrı var ya ona tutkunum.

Dünyalar ışıldasın
dünyalar kararsın

Yasemin kokusuyla aydınlansın sokaklarım
Soğuk birayla ısınsın içim
Müzik hiç bitmesin, hep ruhuma fısıldasın

Such highs and lows

Çizgi değil o yol
Hiçbir şey bilinebilir değil
Zaman
lanet olası zaman bile gerçek değil

Kesinlikler olmasın
keskin renklerse hiç gitmesin.

ve ben mavi olamayacak kadar kırmızı...

27 Haziran 2012 Çarşamba

MALLIĞIM VARLIĞA...

Saklanmayı bilmiyorum ki ben.
İçimde tutmayı bilmiyorum...

Herkes bambaşka, her şey bambaşka.
Ben de böyleyim.

Özel hayatım da yok,
azar azar kendimi sunmalarım da...

Hiçbir zaman kaçan insan olmadım
olmak istedim bazen
değer belki diye
ama onu da beceremedim..
Çünkü ben değil o.

Buyum ben işte.
Böyle orta yerde öylece duruyorum.

Konuşuyorum
fikir yürütüyorum
seviniyorum
üzülüyorum
kıskanıyorum
çıldırıyorum
dans ediyorum
ağlıyorum
makyajım akıyor ama ağlıyorum.

Hiç sırrım yok,
adam benim sırrım yok...
Ne boklar yedim ve sırlamadım onları...

Ben miyim zor olan...
Oysa ne kadar da malım.

DEFTER

O acıyı çektiğim zamanı hatırlıyorum
ama
acıyı çeken ben miydim hatırlayamıyorum.

Geç gelen bir defter işte.
Geç gelen...
kızdırıyor beni.

Artık fark etmiyor.
O dokunuş, nefesimi keserdi.
ya şimdi...

Ne kadar acıttığını biliyor musun?

Özür dilerim yüzüne söyleyemediklerim için.

Adım mı kazınmış o deftere?
Oysa ben artık yokum...

26 Haziran 2012 Salı

Düzen hikayelerin ardında
nefes almaya çalışıyorum.

Kalbimde hep bir ağrı var.

Kaybettiklerim o kadar çok ki
Kaybolduklarım...

Her şey ortada.
Bak tam ortada.
ama sen
sen beni görmüyor musun
hiç görmüyor musun...
Çaresizlik...
Ölüm var biliyoruz.
Ama gerçekten var ölüm.
Bir koca bardağa karıştırılan ilaçta var bazen,
bazen nereden geldiği belli olmayan bir hastalıkta.
Yaşlılıkta var,
karşıdan karşıya geçerken bile var ölüm.

Ölüme rağmen yaşıyoruz insanoğlu.
Ölenlere rağmen...
Ölebileceklere rağmen...

Gözlerimi açtım,
nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım.
Boşluk...
Ben ölümden döndüm insanoğlu.
Dönemeyenlerin şerefine içmişiz çok mu?

22 Haziran 2012 Cuma

ARTIK

Kızmaktan da kızdığıma üzülmekten de yoruldum artık.
Artık.
Yorulmaktan da yoruldum.
Kaybolmuşluğumun ortasında
evim denilen yerde
var ettiğim hiçbiryerdelikte kayboldum.
Zor biliyordum.
Hep biliyordum.
Hiçbir şey bilmiyorum.
Gidesim var.
Lekesiz zihnin sonsuz gün ışığı...
Silesim var
Silinesim var
Ama yalnızlıkla yaşamak istemiyorum.

Sınırsız bir saygı çerçevesinde efendim,
güzel bir birliktelik arzu ediyorum evrensel alem ile...

Olmuyor, olamıyor.

Yok etmeye çalıştıkça var etmek zorunda kalıyorum kendimi.
Canımı acıtıyor insanlaşmak.
Nefret ediyorum ezberlenmiş insanlık olgusundan
yıkmak istiyorum, düşünülmesi çok önce bırakılmış kuralları...

İnsan, bildiğini sandığı her şeyi unutsa.
Olanı görmek için özüne izin verse.
Sussa kafadaki ölü şeytanlar...

Artık gibiyim sanki.
ezberlerden arta kalan
arttıkça eksilen
cesetleşiyor gittikçe ruhum.
Hissediyorum.
Anne canım yanıyor...
Geçmesini hiç istemiyorum.

İNSANLIĞA NOTLAR VOL10

Yapma insanoğlu;
yüz verince astarını isteme.
Sınır koymayınca alabildiğine girişme.

O lanet masada
Oturan misafir olma.

Sen haddini kendin bil insanoğlu.
Aptalmışsın gibi sana söylenmesini bekleme.

Sana duyulan saygıyı gör,
ona, saygı duy.

Sömürme.
Tüketme.

12 Haziran 2012 Salı

SOSYAL NAĞĞMELER

Ey sevgili!
Gel sen, bana biraz aşk lazım.
Uzaktan bakmakla olmaz,
özü görmen lazım.
Acıyla tatlansın dert değil,
En temelinde hissetmek lazım…

CENN........

Hiçkimsenin olduğu bir yerde
kahve ve sigarayla,
içki ve esrarla ölümü beklemek var aklımda.

Yaşamın, yaşamanın kaygısını taşımadan,
Iyi biri olmaya çalışmadan...

Birilerine bir şey anlatmak için değil
Sadece kusmak için…
Kurduklarımın karşısında duran gerçeklerimi
Var edilmiş en aşağılık kelimelerle kusmak için…
Ölene kadar yazmak var aklımda.

Müzik öyle bir doldursun ki kafamı,
sesi alabildiğine yüksek
kelime aklıma düşmeden, düşsün elime...
Rahatlık, ölümle gelen rahatlık...

Kaygısızca, terbiyesizce, tek başına...

Ağzımdan gelen kan sigarama bulaşırken,
hiçbir üzüntü yaşamadan tütsün duman.

Umut yok, belki de hiç umut yok.

Lanet olasıca yalan yüzlere gülmeden...

10 Haziran 2012 Pazar

Sıcak bir pazar gününde
dünya üzerinde bir yerde
küçük bir neverlandi temizlemekteyim.

Yerleri silerken çamaşır suyuyla
yaşamın izlerini siliyorum bir nevi...
Akıl da öyle temizlense...
Boş olsa kafa
karışıklık da olmaz.

Ama ben en çok karışık kafaları severim...

Düşünmek bir bela
ama filmlerde de hep belaları severim.

Dinlenmek lazım...
Ama çelişki de her akla lazım.
Ne de olsa işleyen demir ışıldar...

8 Haziran 2012 Cuma

İNSANLIĞA NOTLAR VOL9

Ne kadar da elsin insanoğlu.
İçini boşalttığın kelimelerle sözümona güzellikler fısıldıyorsun.
Belli ki ruhun bedenden gideli çok olmuş
ama sanki varmış gibi şiirler okuyorsun.

İncittiklerin senden ölesiye bağımsız
hiç bağlanmamışsınız gibi,
sanki her şey birbirine bağlı değilmiş gibi...

Evreni yönetiyorsun zekanla
bir tek kendine...

Tanrıcılık oynayan insanlar gördüm.

Tanrılar bir şey bırakmadı çocuklarına,
El gibi uzaklardan incitme insanoğlu...

Gel, daha yakına gel
Gör akıttığın yaşları,
hisset sen de koyduğun taşları...

KARANLIK

Yüklediklerinin hayal kırıklığıyla yıkılmak var.
Gözyaşların içinden dışına akarken
tam bağrında
göğüs kafesinin ortasındaki ağrı,
Pişmanlık taşı...

Görmek her zaman acıtıyor canı.
Bildiğini görmek daha da acıtıyor...
Acıyı gözlerinden bile saklamak var.

Kabul etmek çok zor
nasıl
nasıl

Tanrıların insanlıklarını gördün.
Saraylar yıkılırken kalbine...

Geçer balık geçer...
Sana balık denmesinin de bir sebebi var.

7 Haziran 2012 Perşembe

Kendimden yoruldum.
Kendime yoruldum.

Savaşıyorum.
İyi ol
gül
sev
Savaşıyorum.
sen varsın,
dur
git
sus
Savaşıyorum.
yaşa
eğlen
seviş

Savaşıyorum.
Utan
dinlen
saklan

mother are you watching
yaşarken kayboldum...
Ölürken...

6 Haziran 2012 Çarşamba

sen özür dileyecek kadar büyüdüysen,
ben affedecek kadar küçülmem.
Kırgınlık sadece sen bilene kadar,
İçine egoyu karıştırmadan başa dönmesini de ben bilirim.
Sitemlerim bitti artık!
dedim ki "bak ben yine doğum gününü unuttum ama bu sefer sen yoktun"

Ne yapmam gerekir bilemiyorum pek,
Pek bir şey yapmak gelmiyor içimden.

Üstüne yapıştırdığın rolleri görmek de canımı sıkıyor zaten.
Sen misin o?
Yoksa sen hep o muydun?

Kaçtıkların seni severlerdi.
Olduğun yerde seviliyor musun?